Parapsikoloji Forumları
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  
Sitemiz Daha İyi Hizmet Verebilmek İçin Yenileme Çalışmasındadır. Daha çok detay için,lütfen bu forumun yöneticisi ile iletişime geçin. İletişim adresi : shanimoglu@gmail.com
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
Facebook


En son konular
» ben gedimmmmm
Telekinezi EmptyPerş. Mart 22, 2012 4:58 pm tarafından Admin

» Başvuru Köşesi
Telekinezi EmptySalı Şub. 22, 2011 12:32 pm tarafından Odie

» Mayalar ???
Telekinezi EmptySalı Kas. 23, 2010 12:39 am tarafından adem

» Din nedir
Telekinezi EmptySalı Ağus. 31, 2010 2:02 am tarafından Admin

» Allah’ı sevmek
Telekinezi EmptySalı Ağus. 31, 2010 2:01 am tarafından Admin

» BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ
Telekinezi EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:20 am tarafından Admin

» BİLİMİN FONKSİYONU VE MODERN ARAŞTIRMALAR
Telekinezi EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:20 am tarafından Admin

» BOŞLUKLAR GERÇEKTEN BOŞLUK MUDUR?
Telekinezi EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:19 am tarafından Admin

» DUYULARIMIZ VE BÜTÜNSELLİK
Telekinezi EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:19 am tarafından Admin

» ENERJİNİN DOĞASI
Telekinezi EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:18 am tarafından Admin

Anket
SABAH UYANDIĞINIZDA NASILSINIZ?
 SİNİRLİ VE HUYSUZ
 TEPKİSİZ
 UKALA
 ÇOK NEŞELİ
 DİĞER
Sonuçları Gör
Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 77 kişi Salı Ekim 24, 2023 2:51 pm tarihinde online oldu.
Similar topics
Istatistikler
Toplam 127 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: ceyhuner

Kullanıcılarımız toplam 387 mesaj attılar bunda 318 konu

 

 Telekinezi

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Zodyak : Yay
çin astrolojisi : Köpek
Mesaj Sayısı : 358
Kayıt tarihi : 11/04/09
Yaş : 41
Nerden : Türkiye
Lakap : Garf

Telekinezi Empty
MesajKonu: Telekinezi   Telekinezi EmptyPtsi Ağus. 30, 2010 11:29 pm

Yunanca Tele, uzak, uzaktan ve Kinesis, hareket anlamına gelir. Yani uzaktan hareket demektir. Metapsişik anlamda, süje ve medyomların eşyaları elle veya başka bir maddesel araç kullanmadan, uzaktan hareket ettirmeleri olayına denir. Özellikle fiziksel medyomluk sahasında ele alınır ve fiziksel yeteneği olan medyomların belirgin niteliğidir. Fizik medyomlar, celse esnasında, çeşitli eşyaları, el veya başka bir şeyle temas etmeden, uzaktan harekete geçirebilirler.
Eski araştırmacıların sebebi bilinmeyen, etkeni gizli olan hareketler için kullandıkları Kriptokinezi terimi, Telekinezi’nin bir başka adıdır. Telekinezi terimi, olayın mana ve ruhuna daha uygundur.
Telekinezi konusu parapsikoloji araştırmalarında laboratuarlar da incelenmiştir ve ilginç sonuçlar da alınmıştır. Kuşkusuz laboratuarlarda yapılan PK denemelerinin şartları önceden hazırlanmıştır. Ve burada elde edilen sonuçlar kendiliğinden ortaya çıkan telekinetik olaylara göre yapaydır. Fakat bu testler, böyle bir yeteneğin mevcudiyetiyle ilgili olarak bilimsel kanıtların elde edilmesi amacıyla düzenlenmektedir ve ön hazırlıklarla kontrolleri yapılmaktadır.
Telekinezinin bilimsel olarak tanımlanması için yapılan laboratuar çalışmaları ilk olarak parapsikolojinin de temellerinin atıldığı Duke Üniversitesi Laboratuarı’nda yapılmıştır. Ardından dünyanın birçok yerinde gelişen psişik deneyler farklı ülkelerin farklı laboratuarlarında incelendi. Bugün telekinezi konusunu araştıran bazı kurumlar şunlardır: Sovyetler Nükleer Birleşik Araştırma Enstitüsü, Stanford Enstitüsü, Kuzey Caroline Durham Araştırma Vakfı, Atina Üniversitesi Fizik laboratuarı ve dünyanın birçok yerinde ki üniversite ve araştırma kurumlarınca deneyler yapılmıştır.
Parapsikolojinin babası olarak görülen Dr. J. B. Rhine 1934 yılında telekinezi deneylerini laboratuarda incelemeye başlamıştır. Bu deneylerde klasik olan zar atma yöntemi kullanılıyordu. Önceleri 25 süje iki zarı elleriyle atarak istedikleri sayıyı tutturabilmeye çalışmışlardır. Bir süre sonra deneylerin daha kontrollü gerçekleştirilmesi amacıyla oluklu bir tahta düzeneği yapılmış zarlar bu tahtanın üzerine konularak tahta çevrilip zarların yere düşmesi sağlanmıştır. Ve böylece daha başarılı sonuçlar alınmıştır.
Dr. Rhine deneylerin çok daha kontrollü olması amacıyla yeni icat edilen bir makineyi 1936 da kullanmıştır. Bu makine elektrikle çalışan mekanik bir aletti ve süjelerin artık zara hiç bir şekilde dokunmasına gerek yoktu. Fakat bu makineyle yapılan deneylerde süjeler başarılarını daha da arttırabilmişlerdir. Dr. Rhine’ın bu deneyleri istatistiki metotlarla değerlendirildiğinde olasılıkların çok ötesinde olan anlamlı sonuçlar almışlardır.

Psikokinezi

Psikokinezi ise parapsikologların telekineziye verdikleri isimdir. Bedeni hiçbir araç araya girmeden, fiziksel bir enerji olmadan, bilinen hiçbir taşıyıcı kullanmadan fiziki bir varlık üzerinde insan ruhu tarafından meydana getirilen direkt etkiler, fiziksel hareketlerdir.
Levitasyon, apor, eşyaların yer değiştirmesi, tekinsiz evler, darbeler, bilokasyon, ektoplazmik olaylar, manyetik olaylar psikokinetik adı altında incelenmektedir.

BİLİM ZİHNİN MADDE ÜSTÜNDEKİ ETKİSİNİ KANITLADI

İnsan zihninin nesneler üzerinde normal ötesi bir kontrol uygulayabildiğine dair şaşırtıcı kanıt, bulguları en sert şüphecileri bile zorlayan araştırmacılar tarafından ortaya çıkarıldı.
Princeton Üniversitesindeki bir ekip tarafından yürütülen deneyler, düşüncenin cansız nesneleri etkilemesi yeteneği olarak adlandırılan psikokinezinin (PK) şu ana dek elde edilen en ikna edici sonuçlarını içeriyor.
Bugüne dek psikokinezinin mevcudiyeti hakkındaki iddiaların çoğu, tekinsiz evlerdeki olaylarla ilgili anlatılar ve sadece düşünce gücüyle kaşıkları bükebildiğini iddia eden Uri Geller gibi kişilere dayandırılmaktaydı.
Seksenli yılların başlarından bu yana Prof. Robert Jahn ve Princeton Mühendislik Anomalileri Araştırma projesinde görevli meslektaşları, bu fenomenin gerçekten mevcut olup olmadığını keşfedebilmek üzere, laboratuarda son derece sıkı kontrol edilen bir dizi PK testini mükemmel hale getirmeye çalışmaktadırlar.
Deneyler, kesinlikle tahmini imkansız 1 ve 0’lardan oluşan seriler üreten elektronik rasgele sayı üreteçlerine odaklanmış. Deneklerden bu üreteçlerin ürettikleri sayı dizilerini gösteren bir ekrana konsantre olmaları ve üretecin ürettiği numaraları değiştirmeleri istenmiştir. Kendi başlarına bırakıldıklarında bu üreteçler, uzun vadede eşit sayıda bir’ler ve sıfır’lar üretmektedir. Eğer PK mevcut ise, deneklerin “iradesi” çıktıları azaltacağından veya çoğaltacağından, bu durum şans beklentisi oranlarından sapmalar halinde kendini gösterecekti.
12 yıl boyunca 100’den fazla denekle yapılan binlerce deneyden sonra Prof. Jahn ve ekibi, bu elektronik aygıtların düşünce yoluyla kontrol edilebildiklerine dair şaşırtıcı kanıtlar elde ettiklerini açıklıyorlar. İnsan denekler, bu aygıtların çıktılarını belirgin biçimde etkileyebilmişler, böylesi bir farkın şans eseri oluşması ancak bir trilyonda birden daha az olarak hesaplanmış.
Prof. Jahn, “Bu fenomen için artık bir hayli miktarda, tartışılamaz kanıt elde ettiğimize inanıyorum.” diyor. “Bu etkiyi yapma yeteneğinin, insan denekler arasında yaygın olduğu görülüyor. Bu yüzden sıradan bir yetenek diyebiliriz.” PK ile ilgili olarak geçmişte yapılan deneyler, elektronik aygıtların, daha en başında tarafsız çıktı sağlayacak biçimde düzenlenmediği ve bir avuç deneğin başarısına bağlı kalındığı gibi nedenlerle eleştirilmişti.
Princeton ekibi bu eleştirinin artık geçerli olamayacağı konusunda ısrarlılar. Bu etki, her biri kullanılmadan önce inceden inceye test edilen farklı aygıtlarda ve birçok farklı kişiyle yapılan deneylerde ortaya çıktı, diyorlar. Dokuz farklı deney takımının altısında, istatistiksel anlamda belirgin PK etkisi saptanmış. Ancak sabit matematik formüller üretmek üzere ayarlanmış rastgele rakam üreteçlerinin kullanıldığı deneylerde, tahminlerine uyacak biçimde hiçbir PK etkisi elde edilmemiş. “En büyük veri takımına ve şu ana dek uygulanmış en sistematik deneylere sahip olduğumuz iddiasında rahatlıkla bulunabiliriz.” diyorlar.
Princeton Üniversitesindeki deneylerden çıkan kanıtlar, Edinburgh (İskoçya) Üniversitesinde yapılan deneylerde elde edilen ve bir o kadar önemli olan, telepatinin mevcut olduğu yolundaki kanıtlardan hemen sonra ortaya çıktı. Edinburgh Üniversitesi Koestler Parapsikoloji Biriminde görevli Prof. Robert Morris ve meslektaşları, insanların diğer insanlara sadece düşünce yoluyla imgeler “aktarabildiklerini” öneren deneyler yaptılar.
Şu ana dek tutucu bilim adamları böylesi iddiaları basiretsiz deneyler veya sahtekarlık diyerek görmezden gelmekteydiler. Ancak en sert şüpheciler bile artık bu suçlamaları sürdürmenin zor olduğunu kabul etmeye başladılar. Salford Üniversitesinde görevli bir fizikçi ve aynı zamanda İngiltere Şüphecileri dergisinin editörü olan Prof. Stephen Donnelly, “Bir şüpheci olarak bu sonuçlar bana çok sorun çıkaracağa benziyor.” diyor.
Ancak Londra’daki Goldsmiths Kolejinde psikoloji kürsüsü başkanı ve uzun zamandır normal ötesi fenomenlerle ilgili iddiaların eleştirmeni olan Chris French, bu psişik etki denilen şeyin deney sonuçlarında çok küçük miktarda ortaya çıkmış olması üstünde duruyor. “Sözünü ettikleri etki o kadar küçük ki, aklı başında bir kişinin PK dışında bir izahı tercih etmesi daha doğru.” diyor ve “Ayrıca çok büyük sayıda deneye duyulan gereksinim nedeni ile, geleneksel istatistiksel teorinin çökmeye başlaması söz konusu.” diye ekliyor.
Ama Prof. Jahn verilerin artık son derece güçlü olduğunu ve normal ötesi fenomen üstündeki tartışmaların bundan böyle onun nasıl işlediği noktasına kayması gerektiğini söylüyor. “Daha fazla veri toplamanın bir anlamı yok,” diyor. “Deneyleri, bu fenomenleri daha iyi idrak etmemize izin verecek biçimde düzenlemeye başlamalıyız.”



International News-Electronic Telegraph’ın 16 Kasım 1997 tarihli sayısından
Çeviren: Yasemin Tokatlı

KAYDEDİLMİŞ ÇEŞİTLİ VAKALAR: URI GELLER

23 Kasım 1973, Cuma gecesi İngiliz televizyon izleyicileri, İsrailli bir misafir olan Uri Geller’in normalüstü gücünün etkisiyle, bir çatalın katlanıp bükülmesinin inanılmaz manzarasıyla şaşırmışlar ve oldukça sarsılmışlardı. Geller bir dakikalık hafif bir okşamadan sonra çatalın kırılmasını sağlamıştı. Ayıca, masanın üzerinde hemen yakınında bulunan başka bir çatalın hiç dokunmadan bükülmesini de sağlamıştı. Bunu sırayla, durmuş bir saatin tekrar çalışması, bir saat camının içinde bulunan ibrenin eğilmesi ve son olarak bir zarfın içindeki mühürlü bulunan bir resim taslağının detaylarını doğru bir şekilde tahmin edilmesi izledi.
Gösteri tamamlandığında (Dimbleby Sohbet Programı) özel olarak seçilmiş dinleyiciler arasında bir gürültü koptu. Eğilmiş, bükülmüş çatal takımını ve çalışmaya başlamış saati iyice incelemek ve orijinal resim taslağı ile Gellerin taslak tarifini karşılaştırmak için akın ettiler. Bazı şüpheciler bunun tamamen bir hile olduğunu öne sürdüler. Hatta profesyonel bir sihirbaz, bütün bu “oyunları” belirli bir süre içinde kendisinin de yapabileceğini iddia etti. Duyular dışı algılamanın varlığını kabul eden başka insanlar da, savundukları teorileri için bu ispatı bir başlangıç noktası gibi kullandılar. Hatta bazıları diğer dinleyici üyeler üzerinde doğaüstü olaylarla ilgili broşür ve kitaplarını yayınlatmak için çok etkili oldular.
Geller’in şaşırtıcı güçlerinin sergilenmesi, onun şahsen yapmış olduklarından çok daha farklı inanılmaz etkilere de sebep oldu. Çünkü bu olay, Büyük Britanya’nın her yerinde, yüzlerce evde çatal bıçak takımlarının bükülmesini ve rafa kaldırılmış pek çok saatin tekrar çalışmasını sağlamıştı. Yüzlerce insan, konuyla ilgili gözlemlerini anlatmak için BBC’ye telefon etti. Pek çok insan da bu gözlemlerini yazıp gönderdi.
Yazışmalar süresince, aradan aylar geçmesine rağmen, olayın etkisi sürüp gitti.
Bu fenomenlere karşı oluşturulan tepki daha sonra sürekli olarak şiddetini sürdürdü. Bu saldırılar, hile yapıldığına dair suçlamalara ve tümüyle reddetmelere kadar uzandı. Geller, Dimbleby programından sonra İngiltere’de birkaç halka açık gösteri de yaptı. Ayrıca buna benzer gösterileri Norveç, İsveç, Fransa, Almanya, Japonya ve ABD gibi pek çok ülkede sergiledi. Nereye giderse gitsin, çok yoğun tepkiler almaktaydı.
İnsanların, bu gibi fenomenlere karşı olan reaksiyonlarının sertliği oldukça doğaldır. Çünkü böyle fenomenlerin bilinen herhangi bir metotla açıklanması mümkün değildir. Hatta, bütün bu olaylar, ancak hilekarlık veya bilinmeyen güçler şeklinde açıklanabilir. Beş duyunun yardımı olmaksızın, bir zihinden bir başkasına bilgi alıp verme yeteneği olan “telepati”, uzun zamandan beri tartışılmakta ve kanıtlar azar azar biriktirilmektedir. Fakat şimdiye kadar hiçbir olay, o akşam Uri Geller’in milyonlarca İngiliz seyircisi önünde yaptığı gösteri kadar çarpıcı olmamıştır. Bilimin bildiği hiçbir metot, ne o mühürlü zarfın içindeki taslağın ortaya çıkarılmasını, ne de metal bükülmelerini açıklayamaz. Burada, beyin ve zihinden daha az gelişmiş gerçeklikte olduğu düşünülen maddenin bir formu ile ilişkili bir fenomen vardı. Metal bükme fenomenlerini Geller nerede isterse yapabilirdi. Hatta bu güç, yüzlerce kilometre uzaktan bile gözle görülür bir şekilde etkisini gösterebilir. Geller’in duyular dışı güçlerine, telepatiye, metal bükmeye ve saat çalıştırmaya ait fenomenleri o zamandan beri güncelliğini korumaktadır.
Şiddetli tartışmalar, “Gerçekte neler oluyor?” ve “Bunlar nasıl başarılıyor?” gibi can alıcı sorulara fazla ışık tutamamıştır. “Ne” ve “nasıl” sorulan bilimsel çözümlemenin yetki alanına girer ve bu sorular yalnızca bilimsel düzeydeki uygun çalışmalarla tatmin edici bir şekilde cevap bulabilir.
Bu gibi araştırma bulgularının önemi inkar edilemez. Uzak mesafeler arasındaki telepatik iletişim, bükülme esnasında metallerin üzerine binen etkilerin keşfi... Bazı insanların önemle belirttiği gibi, bu araştırmalar bize yepyeni bir evren görüşünün ufuklarını açabilir. Bilim adamları Geller fenomenine ait “nedir” ve “nasıldır” sorularını bulmak için pek fazla çaba göstermemişlerdir. Geçmişte meydana gelmiş duyu ötesi fenomenlerin çok sık karşılaştığı yepyeni yorumlardan etkilenebilen olaylara ihtiyatla yaklaşıyorlar ve olayların araştırılmasında hile yapılması ihtimalini de göz önüne alarak genellikle tedbirli davranıyorlar. Çünkü duyu ötesi fenomenlerinde hile, hatta kendini aldatma oldukça fazla görülür.
Genel olarak DDA’nın bilimsel analizinin tarihi, Londra’daki Ruhsal Araştırma Kurumu’nun (SPR) kuruluşuna, yani en az yüz yıllık bir geçmişe dayanır. O dönemler, bu türden araştırmalar için elverişli bir durumda olmasına rağmen, yalnızca birkaç Batılı bilim adamı kendilerini bu işe aktif olarak vermişlerdi. Onların arasında tanınmış kimyacı Sir William Crookes, ünlü fizikçi Lord Rayleigh ve Dublin’de Kraliyet Bilim Akademisi’nde fizik profesörü olan Sir William Barrett vardır. Günümüzde (1975) bu gibi araştırmalar Rusya ve diğer Doğu ülkelerinde aktif olarak sürdürülüyor ve bunlar, yavaş yavaş ABD ve Avrupa’daki bilim adamlarının araştırma merakını da teşvik ediyor.
Geller fenomenine, özellikle metal bükümüne olan ilginin çok daha kısa bir tarihi vardır. Madde üzerindeki bu tür bir kontrolle ilgili daha on sene öncesine kadar hiçbir şey bilinmiyordu. Bunlar en azından Geller tarafından gerçekleştirilen biçimde değildi. Geller bu gücünü son altı seneden beri halka açık bir şekilde sergiliyor. Batıdaki bilimsel kurumlar bu gücün varlığını yaklaşık olarak yalnızca iki seneden beri biliyorlar. Avrupa’daki bilim adamlarının, bu fenomenin meydana getirdiği soruları ele almaya başlaması Dimbleby programından sonra olmuştur.
Olağanüstü fenomenlerle ilgili, düpedüz hile ve sahtekarlık iddialarının dışında, son zamanlarda şüphesiz ki yeterli derecede açıklamalar ileri sürülmüştür. Ancak bu konuyla ilgili ciddi bir bilimsel temele dayalı olduğu öne sürülen bütün fikirler de şimdiye kadar oldukça kolay bir şekilde yıkılmışlardır. Fakat sadece dünya dışı varlık veya buna benzer şekilde bilinmeyen güç iddialan eleştirilere dayanmışlardır
Çünkü bu gibi etkenler, anlama kapasitemizin üzerinde olduğu için, kendi içlerinde mucizevi nitelikliydi.
Bütün bu olayların, gerçeklerden ziyade hilekarlık esasına dayandığı da basit bir açıklamadır. Geller bazen hiçbir direkt temas kurmadan, hatta Dimbleby gösterisi esnasında birçok insanın evlerinde meydana geldiği gibi hiçbir temas imkanı olmaksızın birçok metalik objenin eğilmesine ve bükülmesine sebebiyet vermiştir. Birçok insanın bizzat kendisi metallerin eğilmelerini gözlemlemiştir. Bütün vakaların hepsinde gözleyicilerin aldatıldığına veya hilekarlığa karışmış olduklarına inanmak güçtür.
Geller’inkine benzeyen güçleri olan diğer insanların çoğunluğunu çocuklar oluşturur. Bunların içinde en genci yalnızca yedi yaşındadır. Bu çocuklardan bazıları dokunmadan metali bükebilirler. Bu yaştaki çocukların zihninde, gerekli olan metal bükme fikrini oluşturma yeteneğini nasıl geliştirmiş olabileceklerini anlamak zordur. Geçtiğimiz yüzyıl boyunca DDA için biriktirilen diğer bütün kanıtları da hesaba katarak, karşıtı ispatlanıncaya kadar geçerliliğini koruyan bir durumun varlığına inanmak uygun olacaktır.
Uri Geller, günümüz bilim adamları için çok ciddi bir rakiptir. Onaylanmış bilimsel anlayışın esası dahilinde, Geller’in fenomenlerine doyurucu bir açıklama yapılmalıdır. Yoksa bilimin açıklamaları cidden eksik ve yetersiz bulunacaktır. Bazılarına göre ne şimdi ne de gelecekte doyurucu bir açıklama bulmak imkansızdır. Bu yüzden bu insanlar, Geller fenomeninin bilimsel gerçeklere uygun düşmeyeceğini iddia ederler. Bu sebeple bu iddianın ve bilimsel görüş noktasından değerinin önemsiz bir hayal olduğunu öne sürerler. Sonradan mantıksızlık kapılarının açılmasına ve eterik bedenlerin, dünya dışı ziyaretçilerin, ölmüş ruhların ve benzerlerinin var olduğu bir alemin ilgimizi çekmesine izin verilecek midir? Yoksa bu iddialar daha sonra büsbütün batıl itikatı mı ortaya çıkaracaktır?
Bu düşünceler, televizyon yayını boyunca stüdyoda Uri Geller’in yanında otururken, bir bilim adamı olarak zihnimde canlanan endişelerdi. Madde ve zihnin sırları ile ilgili son yirmi yıldır araştırma yapmış, eğitilmiş bir fizikçi olarak ben, değil seyirciye, kendi kendime bile açıklayamayacağımı bildiğim bazı şeylere tanık oluyordum. Daha önceki araştırma alanlarım; basit partiküller (atomlar), maddenin ana yapıları, ağır yıldızların kendi bütünü üzerinde büzülüp çökmesiyle oluşan ve siyah görünen (çünkü kendi yüzeylerine doğru ışıyan herhangi bir ışığı tamamen yutarlar) kara delikler, doğa güçleri ve son zamanlarda beyin fonksiyonlarının esas görünüşleridir. Burada Geller olayının her iki sonucundan gördüğüm kadarıyla temele ait fikirlerimizin sarsıldığı bir gösteri vardır.
Eğitilmiş bir bilim adamının vazifesi ciddi şartlar altında deneyler yaparak dünyanın şimdiki bilimsel kalıplarını ilerletme yöntemlerini araştırmak olmalıdır. Bizim yerçekimi teorilerimiz, çekim kuvvetinin sonsuz olduğu bir kara delik merkezindeki olaylarla defalarca denenmiştir; maddenin mikro yapısı hakkındaki fikirler, esas çözümü. basit parçacıkların en faydalı enerjilerinde birbirlerinden ayrılmalarıyla kazanırlar. Geller fenomeni tarafından zihinlerde canlanmış sorular birbirine benzer gibi görünüyorlar, belki de daha zor niteliktedirler. Bundan dolayı, Uri Geller’in güçlerine ait bilimsel bir açıklamayla çok şey elde etmek mümkündür. Dahası bilim adamları, dünyayı ele alış biçimlerine bir karşı geliş olan bu olgulardan kendilerini soyutlayamazlar. Bu yüzden yöntemler, bu fenomenin sebebini ortaya çıkarmak için bilimsel metoda uyarlanabilecek şekilde bulunmalıdır.



“SÜPER ZİHİNLER / John Taylor, Ruh ve Madde Yayınları

kitabından derleyen: Nusret Yılmaz”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Telekinezi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Telekinezi
» Telekinezi Egzersizleri 1
» TELEKİNEZİ İLE NELER YAPILABİLİR?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Parapsikoloji Forumları :: PARAPSİKOLOJİ :: Telekinezi ve Levitasyon-
Buraya geçin: