Parapsikoloji kelimesini ilk kez Fransız psikolog Emile Boirach Psikoloji Ötesi anlamında kullanmıştır. 1920’lerde Dr. J. B. Rhine buna “Parapsychique”, yani parapsikoloji ifadesini kazandırdı . Bu isim bir bilim dalını ifade etmek üzere 1953 yılında Hollanda’nın Utrecht şehrinde toplanan Uluslararası Psişik Araştırma Konferansınca onaylandı. Konferansta yapılan açıklamaya göre, parapsikoloji bilimi normal ötesi (para normal) güçleri, olguları ve yetenekleri konu edinen bir bilim dalıdır. Parapsikoloji biliminin incelediği konular iki çeşittir: Zihinsel ve fiziksel. Bugün parapsikoloji biliminin dalları olarak yapılan incelemeler şu başlıklar altında sıralanır:
Duyu Dışı Algılama (ESP)= Telepati, duru görü, önsezi - Psikokinezi (PK); Telekinezi, Rüyada ESP (ANPSİ), Bitkilerde parapsikoloji, Duyuişiti, Psikometri, Levitasyon, Işınlama, Teleportasyon, Para normal şifacılık ve Cerrahi (PSI – Tıp) Para normal teşhis ve Otoskopi, Alteroskopi, Telekinezi, Gezici Duru gözü, Astral Seyahat (OOBE), Beden enerji merkez ve alanları, Şakralar ve Auralar, Enerji Bedenleri, Kirlian Fotoğrafçılığı, Bio-Kozmik enerji ve Psikotronik Bilimi, Geller Etkisi, Şuurlu Beden kontrolleri, Değişik Şuur halleri (ASC), Tekinesinez, Kendiliğinden PK (RSPK), Düşünce fotoğrafçılığı, Gözsüz görüş, Radyestezi ve Radyonik bilimi, Telkin bilim, Psişik Arkeoloji, Geçmişin ve geleceğin bilinmesi.
Evrene nihai soruyu sormak isteyen küçük bir araştırmacı grubunun faaliyetleri kısa sürede yaygınlaşarak bilim vasfını kazandı. İnsan kişiliğinin herhangi bir parçası olan bedenin ölümden sonra varlığını ve yaşamını sürdürür mü? İddiasıyla iyti hipotezi yani duyu dışı hipotezi araştıran bu kesim 1882 yılında İngiliz Psişik Araştırma Derneği çatısı altında toplanarak parapsikoloji biliminin ilk adımlarını atmaya başladı. Bilimsel anlamda İngiltere’de ortaya çıkan parapsikoloji çok az zaman içinde dünyanın birçok psikologlarının da ilgisini kazandı. İlk defa ABD’de 1885 yılında Boston şehrinde psikolog William James’in özel çabaları ile Amerikan Psişik Araştırma Derneği (ASPR) kuruldu. Dernek 4 yıl sonra İngiliz Psişik Araştırma Derneği (SPR) ile birleşmesine rağmen 1907 yılında faaliyetlerini tekrar bağımsız sürdürmeye başladı. İngiliz ve Amerikan SPR’si ilk başta parapsikolojinin telepati, duru görü ve radyestezi gibi konularının incelenmesini esas aldı. 1919 yılında Dr. Charles Richet’in başkanlığında Fransa’da da SPR çalışma merkezi oluşturuldu. Parapsikoloji alanında ilk deneyleri ortaya koyan bilim adamı vasfını da Dr. C. Richet kazanmıştır. F. Anton Mesmer ve onun yolunu devam ettiren para psikologlara göre, telepati ve duru görü hipnoz altında ortaya çıkmaktadır. Ama, C. Richet’e göre, para normal algılamalar, varlık normal şuur halinde iken de geçerli olabilecektir. Bu açıklamaya göre, hipnoz kullanmadan para psişik deneyler yapmak mümkündür.
Parapsikoloji araştırmaları 1917 yılında Rusya’da, daha sonra Almanya ve İtalya’da da hız kazandı. 1921 yılında Kopenhag’da, 1923 yılında ise Varşova’da Parapsikoloji Araştırmalar merkezleri oluşturuldu. Böylece, parapsikoloji alanlarında yapılan bilimsel çalışmalar Amerika, Rusya ve Avrupa’nın birçok ülkesinde büyük rağbet ve katkı gördü.
Rusya’da parapsikoloji araştırmalarını başlatan Bechterev olmuştur. Bechterev para psişik deneylerle ilgilenmiş, geliştirdiği bilimsel metoda “Biyoloji Radyo” adını vermiştir. Daha sonra Kaçinisky isimli bir doktor, insan sinir sisteminin bilinmeyen birçok etkilere tepki gösterme yeteneğine sahip olduğunu araştırarak birtakım sonuçlara ulaştı. Kaçinisky kendi çalışmalarını esas alarak 1923 yılında “Düşünce Nakli” adı altında bir kitap ta yayınladı. Bu çalışma birçok bilim adamının ilgisine mahzar oldu. Rus kurgu bilimcisi Aleksandr Belayev’in “Dünyanın Efendileri” adlı romanı Sovyetler Birliği’nde parapsikoloji araştırmalarına hız kattı.
1923 ve 1924 yılları arasında bir hayvan talimcisi olan Vladimir Leonidowitsch Durov hayvanlar arasında düşünce naklinin mümkün olabileceği kanısına vardı. Durov düşünsel yolla hayvanlara çeşitli emirler verme başarısını gösterdi. Bunlar bir objeyi almak ve getirmekten ibaretti. Bunun dışında Durov, terbiye çalışmaları esnasında beyninin 1.8 mm uzunluğunda yüksek frekanslı dalgalar yaydığını saptamıştır.
Durov, insan ya da hayvanların gözlerinden ışınlar çıktığı inancındadır. Bunun dışında Durov, eskiden beri bilinen fakat açıklanamayan bir olayı, bir insanın ensesine bakmakla ortaya çıkan tesiri araştırdı. Hiçbir şeyden haberi olmayan insanların enselerine gözlerini dikerek bir süre baktıktan sonra bu kişiler muhakkak dönüp arkalarına bakıyorlardı. Bu olayların araştırılmasının sonucunda Rus Bilim adamlarının büyük bir bölümü gözlerden çıkan ışınlarla etkinin varlığına Kozalaksı Bezi’nin sebep olduğu kanısına vardılar .Sovyet Profesörlerinden Vasiliyev, deney esnasında bir mesaj vericinin beyninin bir radyo vericisi, varlığınkinin ise bir alıcı olarak vazife gördüğü kanısına varmıştır. Onun birçok deneyleriyle mesaj vericinin emri varlığa, varlık ister başka bir odada ister başka bir evde ya da başka bir şehirde bulunsun muhakkak ulaşacağı kanıtlanmıştır .
Ünlü Astrofizikçi N. Kozorev, parapsikoloji mesajlarının henüz sırları açıklanmayan bir çekim alanına bağlantılı olduğunu ve bugünkü bilimin sınırlarının çoktan aştığını; fizik, kimya, astronomi, astroloji gibi bilim dallarının yeniden yapılanabileceğini söylemekteydi.
Parapsikoloji araştırmaları alanında rüya konusu üzerine ilk çalışmalara Chicago Üniversitesinden Dr. Nathaniel Kleiteman ve Dr. Eguene Aserinsky başladı. Bu iki araştırmacı, bir insan rüya görürken beynindeki elektriği faaliyet düzeninde bazı belirgin değişikliklerin olduğunu fark etmişlerdi. “Bu değişiklikler, elektro ensefalograf
(EEC) denilen ve elektriği beyin faaliyetini kaydetmek ve ölçmek için kullanılan hassas bir cihazla gözlemlenebilir.” Dr. M. Ulman ve yardımcısı Dr. S. Krippner’in vardıkları yöntemleri ise şöyledir: “Telepatik alıcı” görevini üstlenen denek başının belirli kısımlarına elektrotlar bağlanmış bir halde uykuya yatıyordu. Elektrotlardan çıkan birtakım teller, yandaki bir odada deneğin uyku düzenini izleyen deney sahibinin önündeki gözlemleme teçhizatına kadar uzanıyordu. Deney sahibi, deneğin rüya görmeye başladığını saptadıktan sonra bir düğmeye basmakla belirli bir mesafe ötedeki bir odada bulunan vericiye tek yönlü bir sinyal gönderiyordu. Sinyali alan verici anında dikkatini rasgele seçilen bir hedefin üzerine yöneltiyor ve uyumakta olan deneğin rüyasını telepatik olarak etkilemeye çalışıyordu. Sabahleyin de denek ile yapılan bir görüşmede kendisinden ek bilgi vermesi ve gece görmüş olduğu rüyada zihnine gelen çağrışımları tanımlaması isteniyordu. Sonuç olarak elde edilenlerle istatistik hesaplar yapılıyordu.
1960 yıllarında parapsikoloji bilimi araştırmasında ilaçlı, pop konserli, meditasyonlu denemeler gibi para psişik haller de incelenmeye başlandı. Bu araştırmacılardan Dr. R. E. L. Masters ile Dr. J. Houston, ASC üzerine yürüttükleri incelemeler kapsamında “duygusal bombardıman” adını verdikleri yeni bir teknik uygulamaya başladılar. Bu yöntemde, denek, bir görsel-işitsel çevre içinde yerleştirilmekte ve kendisini çevreleyen 2,5 metre yüksekliğinde bir perde üzerine slâytlar yansıtılmaktaydı. Öte yandan bir çift stereo hoparlörü de deneğin kulağını sürekli bombardımana tutuyordu. Yapılan bu etki yoğunluk teşkil etmekte ve denek her an değişik şuur halleri geçirmekteydi.
1970 yıllarında Amerika’da parapsikoloji çalışmaları daha da ciddiyet kazandı. Apollo 14’ün Ay uçuşu sırasında astronot Edgar D. Mitchell uzayda ilk ESP deneyini gerçekleştirdi. Bu çalışma sayesinde gezegenler arası ESP deneyleri gittikçe yoğunluk kazanmaya başladı.
UYUYAN DÜNYA
VE
KÂİNATIN SIRLARI
İlyas Mehmetoğlu