Herkes Vazifesini Yapar - ERCÜMENT KAYA
Ne yaptığını bilen, farkındalığı artmış bir insan için vazifenin anlamı çok büyüktür. Onun için, vazife kavramı ve tekâmül kavramı birbirinden ayrılmaz. Dolayısıyla varlıkların her fiil ve hareketleri, bir vazifenin ve buna bağlı olarak bir tekâmül hamlesinin yolunu açmış olur.
Ruhsal bilgiler çerçevesinde ifade etmek gerekirse, vazife, fiillerin ve hareketlerin gayesidir. Bu ifade insan hayatının tamamını kapsar. Bu aşamada şu soru sorulabilir: İnsan, hayatı boyunca çeşitli vazifeler yaptığının farkında mıdır? Bu soruyu "evet" olarak yanıtlamak mümkün değildir. Bu, doğal olarak insanın tekâmül seviyesiyle alâkalıdır.
Bütün insanlar, yaradılışları gereği vazifelerini yerine getirmektedirler. Kişinin şuursal gelişimiyle alâkalı olarak vazifelerin yerine getirilmesinde bazı süreçler yaşanır. Vazifeler insan tarafından önce benmerkezci bir şekilde uygulanmaya başlanır. Bu, amiyane bir ifadeyle "Hep bana, hep bana"dır. Bu, kişinin bireysel gelişimi için adeta gereklidir. Gelişim devam ederken, diğer bir süreç devreye girer ki, benmerkezci bir yaklaşım yerini, merkezin birçok noktada olduğu bir duruma geçilir. Artık sadece kendisi yoktur, kendisinin dışında birileriyle bir şeyleri paylaşmak söz konusudur. Bu dağınık merkezli çalışmalar öğrenildikçe, insan gitgide benmerkezcilikten çıkmaya başlar ve bu arada vicdanî bir gelişme söz konusu olur.
Yapılanları bir vazife olarak ele almak ve sorumlulukları yerine getirmek oldukça zor bir iştir. Birçok vazife otomatik tarzda yapılır. İnsanın, aileye, çevresindeki insanlara, yaşadığı şehrin topluluklarına karşı bir sorumluluk ve buna karşılık bir vazife yapma duygusu vardır. Bundan öte, millete ve tüm insanlığa karşı vazifeleri vardır. Vicdanı gelişmiş, şuurunda biraz da olsa insancıl duyguları olan bir insan için ister inanç bakımından, ister ideal bakımından olsun, her insan diğer bir insandan sorumludur.
Ruh varlığının bir anlamda ilk vazifesi kendisine uygun bir bedenin seçimidir. Bu çok önemlidir çünkü hem çevresindeki varlıklara ve hem de kendisine karşı yapması gereken vazifeleri o beden vasıtasıyla yapacaktır. Bu durumda insanın kendi bedeninden hoşnut olmaması onun bilgisizliğindendir.
İkinci önemli vazife de şudur: "Benim herkese karşı vazifem var herkesin bana karşı değil". Bu cümleden çıkarak şunu söyleyebiliriz ki, esas itibariyle benim dünyaya gelmemin sebebi, her şeyi anlamaya çalışmak ve bu yolda gayret göstermektir. Yani "Beni kimse anlamıyor" diye şikâyet etmeye pek hakkımız yok. Benim ihtiyacım; dünya yasalarını tanımak, maddeyi kontrol altında tutarak amacım doğrultusunda kullanmaktır.
Her insanın bir asli vazifesi vardır. Bu, dünyaya enkarne olmadan (doğmadan) önce yaptığımız planın içerisinde vardır. Fakat doğrusunu söylemek gerekirse, biz insanlar yeryüzünde yaşarken asli vazifelerimizin ne olduğunu bilemeyiz çünkü ruh varlığı olarak dünya hayatına girerken bir unutma sürecine tabi oluruz. Ama bu, asli vazifelerimizle ilgili bir sezgiye sahip olmayacağımız anlamına gelmez. Asli vazifelerin yanı sıra irili ufaklı birçok vazifemizin de olduğu ayrı bir gerçektir. Dünyasal gözlerle baktığımız zaman heybetli görünen işlerin asli vazifeler olabileceği düşünülebilir. Ama dünyasal görünüşler aldatıcıdır. Belki de hiç önemsemediğimiz, küçük gördüğümüz bir iş, durum, hizmet bizim asli vazifemizi temsil edebilir.
Biz insanlar vazifelerimizi genellikle farkında olmadan yaparız. Bunun için denebilir ki bizler vazifelerimizin neredeyse %40-50'sini yerine getirebiliriz. Vazifelerin eksik kalan kısımlarının sonraki enkarnasyonlarda yerine getirilmesi söz konusu olabilir. Dünya hayatında yaptıkları işlerin farkına varmaya başlayan insanlar, gruplar, vazifelerini yapma yüzdesini daha yukarılara çekebilirler. Buradaki farkındalık konusunu, yapılan işlerden gerçekten zevk almak ve vicdan olarak çok daha huzurlu haller içinde bulunmak şeklinde ifade etmek mümkündür.
Hepimizin bildiği gibi, dünya hayatının işleyişi ikili (düal) bir sistem üzerine oluşturulmuştur; olumlu-olumsuz, güzel-çirkin, doğru-yanlış vb. Bu bilgi bize vazifelerin yerine getirilmesi sırasında görünüşlerin sadece olumlu olmadığını, aynı zamanda olumsuz da olduğunu ifade etmektedir. Buna hepimiz hayatımızın içinden örnekler bulabiliriz. Kutsal kitaplarda da bununla ilgili örnekler bulmak mümkün. Kuran-ı Kerim'deki Hz. Musa ile Hızır'ın beraber yaşadıkları bazı olayları anlatan ayetler (Kehf 65-82) buna en iyi örneklerden biridir.
Vazifenin yerine getirilmesi sırasında en önemli unsurlar; sevgi, şefkat, yardımlaşma ve dayanışma, disiplin ve istikrar, hedef belirleme, eşkoşmalara dikkat etmedir.
Şunu asla unutmamak gerekir ki, hayatta çok istediğimiz bazı şeyleri elde edemeyebiliriz ya da hiç istemediğimiz şey (ler) ile karşılaşabiliriz. Bunlar, plânlarımız dahilindeki vazifelerimizle ilgilidir ve bunları sadece duygularımızla değil, aklımızla ve vicdanımızla da değerlendirmemiz gerekmektedir.
Kaynak: Vazife, Dr. Bedri Ruhselman, Ergün Arıkdal, Ruh ve Madde Yayınları