Parapsikoloji Forumları
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  
Sitemiz Daha İyi Hizmet Verebilmek İçin Yenileme Çalışmasındadır. Daha çok detay için,lütfen bu forumun yöneticisi ile iletişime geçin. İletişim adresi : shanimoglu@gmail.com
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
Facebook


En son konular
» ben gedimmmmm
MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE EmptyPerş. Mart 22, 2012 4:58 pm tarafından Admin

» Başvuru Köşesi
MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE EmptySalı Şub. 22, 2011 12:32 pm tarafından Odie

» Mayalar ???
MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE EmptySalı Kas. 23, 2010 12:39 am tarafından adem

» Din nedir
MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE EmptySalı Ağus. 31, 2010 2:02 am tarafından Admin

» Allah’ı sevmek
MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE EmptySalı Ağus. 31, 2010 2:01 am tarafından Admin

» BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ
MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:20 am tarafından Admin

» BİLİMİN FONKSİYONU VE MODERN ARAŞTIRMALAR
MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:20 am tarafından Admin

» BOŞLUKLAR GERÇEKTEN BOŞLUK MUDUR?
MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:19 am tarafından Admin

» DUYULARIMIZ VE BÜTÜNSELLİK
MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:19 am tarafından Admin

» ENERJİNİN DOĞASI
MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:18 am tarafından Admin

Anket
SABAH UYANDIĞINIZDA NASILSINIZ?
 SİNİRLİ VE HUYSUZ
 TEPKİSİZ
 UKALA
 ÇOK NEŞELİ
 DİĞER
Sonuçları Gör
Kimler hatta?
Toplam 2 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 2 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 77 kişi Salı Ekim 24, 2023 2:51 pm tarihinde online oldu.
Similar topics
Istatistikler
Toplam 127 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: ceyhuner

Kullanıcılarımız toplam 387 mesaj attılar bunda 318 konu

 

 MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Zodyak : Yay
çin astrolojisi : Köpek
Mesaj Sayısı : 358
Kayıt tarihi : 11/04/09
Yaş : 41
Nerden : Türkiye
Lakap : Garf

MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE Empty
MesajKonu: MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE   MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE EmptyPtsi Ağus. 30, 2010 11:30 pm

Jeffrey Mishlove Ph.d: Merhaba, hoş geldiniz. Bugünkü konumuz biyolojik psikokinezi veya diğer bir deyişle insan zihninin, canlı biyolojik dokulara başka herhangi bilinen bir kas gücü veya mekanik anlamda bir gücün aracılığı olmaksızın doğrudan etki edebilme kabiliyetidir, zaman zaman da psişik tedavi ile birlikte düşünülür. Bugün misafirim Texas, San Antonio’daki Zihin Bilim Vakfı’ndan antropolojist ve parapsikoloji araştırmacısı Marilyn Schlitz.

S: Hoşgeldin Marilyn.
MARILYN SCHLITZ: Teşekkür ederim.
M: Biyolojik dokular üzerindeki psikokinezi araştırmalarında çok aktif görev almaktasınız. Bu alanda yazdığınız ve yayınladığınız düzinelerce yazınız var. Sanırım izleyenlerimize bu tip bir araştırmanın nasıl yönetildiğini açıklamak faydalı olabilir, çünkü tartışmalı noktaları olduğunu biliyorum ve bu çalışmaların nasıl bir titizlikle yapıldığını insanlara anlatmak gerekir.
S: Aslında, biyolojik psikokinezi çalışmasının, metodolojisi açısından farklı yönlere taşındığını düşünüyorum. Zihin Bilim Vakfı’ndaki kendi çalışmamız, vakıftan Dr. William Broad tarafından başlatılmıştı; kendisi deneysel bir ruhbilimcidir. Şimdiye kadar farklı birkaç çeşit biyolojik sistemle çalıştık. Hayvanlarla ve insan kan hücreleriyle çalıştık. Üzerinde en çok çalıştığımız konu ise, bir kimsenin diğer bir kimsenin fizyolojisini herhangi tipte bir duyumsal etkileşim veya benzeri bir şey olmaksızın etkilemesi konusu oldu.
M: Cildin verdiği canlı tepkiler gibi mi, yoksa kalp atışlarını mı kastediyorsunuz?
S: Tam söylediğin gibi. Özerk sinir sistemi faaliyetinin çeşitli parametrelerini -örneğin, sinir sisteminin şuurlu bir kontrol gerektirmeyen parçasını- baz alıyoruz; temel olarak bir kimseyi laboratuara alıyoruz, rahat bir sandalyeye oturtuyoruz ve o kimsenin özerk faaliyetinin bazı parametrelerini izliyoruz. Cildin verdiği elektriksel tepki her zaman ölçtüğümüz bir parametredir ve temelde yaptığımız şey, kişinin avuç içlerine elektrotlar bağlamaktır ve bu daha sonra başka bir odadaki bir grafik kaydedicisine ve bir bilgisayara elektriksel uyaranlar gönderir.
M: Bu bir yalan makinesinde ölçülenle aynı tür bir tepki.
S: Tamamen öyle.
M: Bu bir kimsenin sinirsel faaliyetinin veya bazen de ciltteki ter bezi aktivitesinin ölçümüdür.
S: Kesinlikle doğru. Esasen daha sonra yaptığımız, diğer bir insandan –belki bir şifacı, belki de yalnızca sıradan bir insan olabilir- gelip uzaktaki insanın özerk faaliyetini etkilemesini istemektir. Dolayısıyla, aslında yaptığımız iş yarım saatlik bir dönemi almak, onu küçük örnek dönemlere bölmek ve şifacıdan, seans boyunca rastlantısal zamanlarda, uzaktaki insanın özerk faaliyetini sakinleştirmesini veya aktive etmesini istemektir.
M: Uzaktaki kimse ne kadar uzaklıkta bulunuyor?
S: Aslında aradaki mesafeyi herhangi bir düzeyde tutmuyoruz. Genelde 35–40 metre civarında.
M: Ayrı odalarda.
S: Ayrı odalarda, aslında birkaç odayla ayrılmıştır; böylece ikisi arasında duyumsal bir etkileşim olma ihtimali yoktur. Sıklıkla denek, özerk faaliyeti izlenen gönüllü, ses geçirmez bir odadadır; böylece herhangi türde duyumsal bir bilgi ihtimali yoktur.
M: Eleştirmenler besbelli ki derhal bu noktaya bakacaklardır. Diyeceklerdir ki, kişiler kendilerini nasıl gevşeteceğini veya gerginleştireceğini biliyorlar ve diğer insan bunu yapmaya çalışırken bunu biliyorlar ve bu da böyle olayların nasıl yapay olarak ortaya çıktığını gösterir.
S: Ve eğer araştırmanın bu özel alanı ile ilgili olsaydı, bu çok çok iyi bir eleştiri olurdu. Bu olayda bizim kullandığımız tasarım, her türlü özerk öz-denetim (deneğin kendisini kontrol etme) ihtimalini tamamen engellemektedir ve aldığımız sonuçlar bunun bir açıklamasıdır. Yaptığımız şey, söylediğim gibi, örnekleme zamanını bölüyoruz ve şifacının özerk faaliyeti etkilemesi için belli zamanları oluyor ve hiçbir şey yapmayıp, bizim kontrollü durumlar dediğimiz durumlarda sadece gevşediği zamanları da oluyor. (Böylece, herhangi bir deney süresinde, bireyin etki aldığı zamanlardaki ve özerk sinir sistemi faaliyet miktarı ile etkileme teşebbüsü olmadığı zamanlardaki durumu karşılaştırabilme imkanımız oluyor.)1
M: Diğer bir deyişle, şifacıdan özerk sinir sistemini harekete geçirmesini istiyorsunuz.
S: Bazı durumlarda. Ancak, deneylerin çoğunluğu için yaptığımız şey, şifacıdan uzaktaki faaliyeti azaltmasını istemektir.
M: Ki daha tedavi edici bir tepki olacaktır.
S: Tamamen öyle. İstisnai olarak aktif özerk sinir sistemine sahip, iyileşme ihtiyacında olan insanlar üzerinde bir deney yaptık ve bu insanları, özerk faaliyetleri normal alanda seyreden diğer bir grup insanla karşılaştırdık. Düşüncemiz, eğer bu biyolojik psikokinezi örneği tedavi ile bağlantılıysa o zaman belki de tedavi olmaya en çok ihtiyacı olan insanlar daha kolayca etkilenecekti. Gerçekten bulduğumuz da bu oldu. İki grup arasında istatistiksel olarak önemli bir fark vardı. En çok ihtiyacı olan grup diğer gruptan daha kolayca etkilendi.
M: Öyleyse araştırmalarınızın gösterdiği şey şudur ki, ruhsal şifa veya psişik tedavi, şifa dokunuşları veya bazı insanların doğal şifacılar oldukları konusu ile ilgili konuştuğumuzda, bir şifacı olarak yaptıkları şeyin en azından bir parçası parapsikologların psikokinezi adını verdikleri veya maddeye hakim olan zihin dedikleri şeye uyacaktır.
S: Aslında bizim temelinde incelediğimiz hipotez budur. Şifanın meydana gelişinde çeşitli türde farklı mekanizmaların işlediğine inanıyorum. Bu, tıbbi olmayan çeşitli şifa uygulamalarında olduğu kadar tıbbi tedavi için de doğrudur. Örneğin, şifa işleminde etnofarmakolojik bir temel olduğunu düşünüyorum; diğer bir deyişle, insanların hazırlayabileceği ve bir kimseye verebileceği belli büyülü iksirler vardır; karışımların bilinen farmakolojik bir temele sahip olup olmadığını bilemeyebilirler, fakat aslında faydalı etkilere sahiptirler.
M: Yılan yağı.
S: Bir örnek olabilir. Farmakopide bunlardan çok sayıda vardır. Hatta Amerika’nın Farmakopiyası Amerikan yerlilerinin tedavilerini temel alan karışımlarla doldurulmuştur ve bunlar daha sonra kabul edilerek farmakolojik yatırımlar halini almıştır. Dolayısıyla, muhtemel bir mekanizma olarak ilaçlarınız var ve fiziksel yönlendirmeleriniz var. Öyleyse bir bütün olarak çok sayıda bir çeşit psikosomatik mekanizmalarınız var. 2
M: Telkinin gücü.
S: Bugün giderek popülaritesi artan araştırma sahalarından biri psikonöroimmünolojidir. Temelde buradaki fikir, duygusal ve psikolojik hallerin bir bedenin bağışıklık sistemini, hastalıklarla doğal savaşma kabiliyetini etkileyebilmesidir. Bir dönemdir negatif duyguların –örneğin stresin- bağışıklık sistemi üzerinde zararlı etkileri olduğunu, bedenimizin hastalıklarla savaşma kabiliyetini düşürdüğünü biliyoruz. Daha da fazlası, pozitif duygular (örn. gülmek, pozitif imajinasyon gibi) vücut bağışıklık sistemi üzerinde yararlı etkilere sahiptir. Şu anda Amerika’daki farklı laboratuarlarda pozitif duygu tesirlerinin incelendiği birtakım çalışmalar yürütülüyor. Örneğin biz Zihin Bilim’de kadınların meme kanseri ile savaşma kabiliyetleri üzerinde yaratıcı imajinasyonun etkilerini inceliyoruz. Üç grubumuz var. Geleneksel terapi gören – radyasyon, kemoterapi gibi- kötü huylu urlara sahip olanlar var. Patolojik önemi olmayan iyi huylu urlara sahip olan bir grubumuz var. Ve bilinen hiçbir hastalığı olmayan üçüncü bir grubumuz daha var. Yaptığımız şey bütün farklı bağışıklık-yeteneği ölçümlerini incelemektir; örneğin kişi kendi beyaz kan hücrelerinin atların üzerindeki şövalyeler olduğunu ve bu şövalyelerin ortaya çıkarak kanserli hücreleri öldürdüğünü imajine ediyor, her birey için ne tür bir imajinasyon işlerse. Biz, yaratıcı imajinasyonun bağışıklık sistemi üzerinde faydalı etkileri olup olmadığını görmeye çalışıyoruz. Bu, araştırmanın çok zor ve karmaşık bir sahası ve sanırım herhangi kesin bir sonuç almadan önce belli bir süre geçmesi gerekecek. Daha sonra nihayet diyebilirim ki, DDA ve psikokinezi, iyileşme sürecinde bir rol alabilir. Sanırım, duyular dışı algılama hakkında, paradigmanın daha fazla bilgilendiren bir çeşidi olarak düşünebilirsiniz.
M: Psikokinezinin bir çeşit pasif tarafı.
S: Evet, bir anlamda bu şekilde düşünebilirsiniz. Bir şifacının örneğin, herhangi türde bir modern teknoloji cihazını kullanmadan bir kimsenin hastalığını teşhis edebildiği ve o kimsenin problemi ile ilgili gerçekten çok kesin tanı sonuçlarıyla geldiği yöntemleri vardır. Dolayısıyla bu bir durugörür şekli olabilir. Bir şekilde kişinin algılanabilir seviyede olmayan beden işaretlerini okuyabilirler. Psi gücünün tedavi sürecine katılabileceği diğer bir alan reçete (hazırlama) konusundadır, yani başka bir deyişle etnofarmakoloji çalışmalarına elverişlidir. Şifacı bir şekilde kişinin problemini bulur ve daha sonra tıbbi herhangi bir bilgisi olmaksızın yine bir yolla kişinin o problemi çözmesi için ihtiyacı olan şeyin ne olduğuna karar verir.
M: Sizin kendi çalışmanızda, araştırmanızda ve az veya çok, doğrudan doğruya haberdar olduğunuz incelemelerde, psi kabiliyetlerinin tedavi sürecini etkileyen, karşılaşmış olduğunuz en güçlü sonuçlar neler oldu?
S: Sanırım laboratuarda yaptığımız çalışmanın çoğu kısımları kendi başına tedavi işlemi olarak değil, fakat daha ziyade bir tedavi modeli olarak düşünülebilir. Ve bizim kendi biyolojik psikokinezi çalışmamızın –bu elektrodermal faaliyet, ciltteki canlı tepki çalışması- çok başarılı olduğunu düşünüyorum.
M: Diğer bir deyişle çok güçlü sonuçlar var.
S: Aslında belirli bir deneysel çalışma içinde çok güçlü sonuçlar almıyoruz; fakat bugüne kadar yaptığımız on dört resmi laboratuar deneyi üzerinde çok önemli sonuçlarımız var, istatistiksel olarak değerli.
M: Sonucun tutarlılığı o zaman.
S: Evet. Diğer bir ifadeyle şifacının özerk faaliyeti etkilemeye çalıştığı dönemler ile bunun olmadığı dönemler arasındaki büyük fark var.
M: Bu tip bir araştırma, her şeye rağmen, psikokineziyi kullanan insanın amacı bir şifacınınki gibi hayırlı değilse, zararlı amaçlar için–stresi azaltmak yerine strese neden olmak ve stres yaratmak- kullanılabileceğini gösteriyor.
S: Bu konuyla ilgili söylenebilecek birkaç şey vardır. Bilirsiniz, popüler paranoyayı beslemek, burada söylemeliyiz ki Sovyet Rusya’yı ziyaret eden pek çok kimse, biyolojik psikokinezi araştırmaları içinde olan insanların esas ilgilerinin aslında farklı negatif amaçlar olduğunu gözlemlemişlerdir. Aynısı bizim işimiz için de söylenebilir. Bu eleştiriye zaman ayırmak için yaptığımız girişimlerden biri bu tür bir sonuçtan kendimizi koruma ihtimaline dikkat etmek ve sonucu olduğu yerde engellemektir. Ve bir deneyde, insanlardan kendi etraflarında koruyucu bir kafes imajine etmelerini istedik. İstedikleri her türlü psikolojik tekniği kullanabilirlerdi, fakat fiziksel anlamda bir kafes yoktu. Daha sonra bu insanları, etkiye açık ve karşılık verici tarzda olmalarını istediğimiz diğer bir ikinci grupla karşılaştırdık. Aslında sonuç tamamen belirli olmazken, eğilim şuydu ki, engel koymaya çalışan grup, açık olan ve karşılık veren gruba oranla daha az etki almıştı.
M: Hmm, bu çok enteresan –psişik korunma.
S: Bence bu önemlidir, çünkü insanlar eğer psişik deneyler yapıyorlarsa, onun bizi kontrol etmesindense bizim onu kontrol edebileceğimizi bilmek önemlidir.
M: Etkileyici, etkileyici. Psişik teşhis koyma alanında çalışmalar ne durumda? Bugüne kadar iyi araştırma çalışmaları oldu mu?
S: Çok fazla araştırma çalışması yok. Ben daha çok, yapılan deneysel çalışmalardan haberdarım ve teşhis koyma alanında çok çok az çalışma var gerçekten.
M: Los Angeles’da bir psikiyatrist olan Şefika Karagülle’nin, hastaneye gitmiş ve oradaki bir klinikte hastalara teşhis koymuş, auraları görmüş, tümörleri ve gidişatı en ince detayına kadar anlatmaya başlamış ve bunlar daha sonra doktorlar tarafından doğrulanmış olan birlikte çalıştığı bazı kişilerle bazı durum incelemelerini anlattığı bir kitabını hatırlıyorum. Ancak bu deneysel bir çalışmadan ziyade klinik bir çalışma olduğu için, sanırım metotları titiz bir çalışma gibi kesin değildi.
S: Zorluklardan biri –bu tür klinik anlamda bir yaklaşımı kesinlikle eleştirmiyorum- gerçek yaşam platformlarında çalışmanın zorluklarından biri, laboratuarda olmak gerçek yaşam değilmiş gibi olmasına rağmen net bir şekilde öyledir, fakat doğal bir ortamda bulunmak, değişkenleri laboratuar içinde yaptığınız şekilde kontrol edemezsiniz. Ve dolayısıyla neler olup bittiğini kesin bir şekilde anlamaya çalışmak çok zordur.
M: Laboratuarınızda kullandığınız, oldukça sıra dışı bulduğum terimlerden biri “normal dışı geri besleme.” Anladığım kadarıyla, psikokineziyi ileten insan biyofeedback alıyor, fakat kendi bedeninden değil, etkilemeye çalıştığı insanın bedeninden.
S: Kesinlikle. Özerk faaliyetini izlediğimiz insan bir grafik kaydedicisine bağlı, dolayısıyla şifacı veya etkileyen, nasıl çalıştığı ile ilgili, grafik kaydedicisi üzerindeki özerk tepkiler temel alınarak, geri bildirim alıyor. Bu nedenle evet, kesinlikle doğru. Bir anlamda, kendi faaliyetinizi etkilemek yerine, siz, pek çok şifacının yaptığı gibi, bir strateji geliştirerek arzulanan etkiyi kendinizde ortaya çıkarıyor ve daha sonra bunu, uzaktaki kişiye aktarıyorsunuz.
M: Marilyn, siz şifa çalışması yapan insanlarda meydana gelen fenomenoloji hakkında yazılar yazdınız. Bunu kolaylaştırıyor gibi görünen zihnin en iyi halleri, en iyi içsel stratejiler nelerdir, sanırım bunun hakkında konuşmak faydalı olacak. Eğer ben bir şifacı olmak isteseydim, bana ne tür tavsiyeler verirdiniz?
S: Sanırım söyleyeceğim ilk şey genelleme yapmanın her zaman çok tehlikeli olacağı olurdu. Farklı insanlar için çeşitli sayıda farklı teknikler ve farklı kişisel özelliklere dayalı metotlar olduğunu düşünüyorum. Bizim kendi laboratuarımızda gördük ki, bio-PK (psikokinezi) türü etkileri sağlayabilecek insanların kullandığı 3 esas muhtemel strateji var. Bunu şifadan ayırıyorum çünkü bunu gerçekten farklı bir çerçeve içerisinde ele almak lazım. Bir tanesi, biraz önce bahsettiğim gibi, bu etkinin uzaktaki kişiye aktarılacağı fikri ile kendinizi etkilemeye çalışmaktır. Diğer bir fikir, herhangi türde bir duyumsal etkileşim olmaksızın, gerçek anlamda fiziksel olarak uzaktaki insanı etkilemektir, böylece, yaptığınız şey kendinizi etkilemek yerine, uzaktaki insanı zihinsel olarak etkilemeye çalışmaktır.
M: Zihnimde onlara bir mesaj ilettiğimi imajine edebilirim veya bu tür bir şey.
S: Kesinlikle doğru, ve onları arzu edilen tepkiyi almaya ikna etmek. Ve daha sonra, üçüncü strateji de, gerçek anlamda makineleri etkilemektir. Bu tür strateji kullanan insanlar için....
M: Onu kullanan kişiyi düşünme, yalnızca grafik kaydedicisini etkilemeye çalışalım.
S: Olan şeylerden bir tanesi de budur ve işte aslında bu sebepten dolayı, şifa süreciyle ilgili önemli potansiyel imaları olmasına rağmen bio-PK’yı şifacılıktan ayırıyorum.
M: Bio-PK’da bu tür bir çalışma, bana, bizlerin bunu birbirimize her zaman yapıyor olabileceğimizi düşündürdü. Eğer bir insan hakkında öfkeli bir düşüncem varsa veya bir başkasının bazen benimle ilgili öfkeli bir düşüncesinin olduğunu hissedersem, bu bir bio-PK örneği olabilir veya sevgi düşüncesi.
S: Biliyor musunuz, dikkatli olmamız gereken şeylerden biri kendimizi paranoya içine sokmamaktır, çünkü kendi fizyolojilerini birinin etkilediğinden endişe duyan pek çok insan örneği kesin duymuşuzdur. Bunun gibi olaylarda, bu insanlara en net mesajım bloke etme çalışmaları yapmalarıdır –evet, aslında kendinizi bu tür tesirlere karşı korumak mümkündür. Parapsikoloji literatüründen bildiğimiz diğer bir şey ise koyun-keçi etkisidir. Diğer deyimle, koyunlar psişik fenomenin gerçek olduğuna inanan insanlardır; keçiler ise buna çok dirençli olan insanlardır. Ve bio-PK tasarımı içindeki insanlarda gördüğümüz, örneğin, çok mümkündür ki eğer siz başka birinin sizi etkileyebileceğine inanıyorsanız, o zaman siz etkilenilmeye çok daha müsaitsiniz demektir. Dolayısıyla, bir kimse gerçek hayatta bir başkasının kendi fizyolojisini etkilediğini hissediyorsa, bundan memnun olmadığı durumlarda, onlara kısaca şunu derim, o kimseye kendi üzerinizde bu gücü vermeyin; temel olarak kendi kişiliğinizi koruyun.
M: Verici olan insanlar, etkileyenler veya şifacılar, bu çalışmalarda halkın geniş bir spektrumu üzerinde ilgi çekiyorlar mı? Yoksa başlamak için yetenekli şifacılar mı arıyorsunuz?
S: Her ikisiyle de çalıştık. Örneğin Matthew Manning gibi seçilmiş deneklerle de çalıştık.
M: Çok ünlü İngiliz medyom.
S: Bu doğru –ve laboratuarda çok iyi işler başaran bir şifacı. Seçilmemiş denekler dediğimiz çeşitli insanlarla da çalıştık –sadece psişik alanda çalışmaya ilgi duyan insanlarla. Yaptığımız deneylerin çoğunluğu deneyciler, etkileyenler olarak, kendimizleydi. Bu konuda bir kimse bizlerin bu anlamda özel denekler olduğumuzu söyleyerek karşı çıkabilir ve elbette ki bizler bir deneyin gerçekleştiğini görme konusunda en motive olmuş insanlarız çünkü bu bizim deneyimiz.
M: Şimdi, ben biliyorum ki genel olarak sizin laboratuarınız pek çok başarılı sonuçla dolu bir geçmişe sahip ve iyi veriler aldığınıza dair kendinizden eminsiniz. Ve aynı zamanda Omni magazinden yaptığımız alıntıya göre, psişik araştırmanın, kelebekleri karanlık bir odaya esir almaya çalışmakla eşdeğer olduğunu söylemişsiniz. Bu fenomenle çalışmanın neye benzediği ile ilgili veya onun kolayca kavranamayan doğası hakkında bir parça konuşmak yararlı olabilir.
S: Bu çok zorlayıcıdır. Demek istediğim şu ki, siz bizim laboratuarda kurallara uygun bir biçimde güvenilir bir sonuç ürettiğimizi gördünüz, fakat bir deneye giriştiğimiz zaman, bir kimse başka bir kimseyi duygusal olarak hazırlayabilir ve onu başarmak için oldukça yüksek bir beklentiye sokabilir, fakat laboratuar ortamında onu yakalayabileceğimizden hala emin değilizdir. Dolayısıyla parapsikoloji alanında, biyolojik psikokinezinin bu sahasında çalışmak veya DDA araştırmalarının herhangi bir alanında çalışmak çok sinir bozucu bir deneme olabilir. Diğer yandan, müthiş şekilde bir meydan okumadır ve sanırım pek çok araştırmacının devam etmesini sağlayan motivasyon da budur yani yakalanması zor olan niteliği anlamak.
M: Bilimsel toplulukların büyük kısmının araştırmanıza nasıl tepki verdiğini düşünüyorsunuz?
S: Birçok direncin olduğunu düşünüyorum ve bence çok fazla şüphecilik var. Sanırım, pek çok insan resmi laboratuar raporlarını okuma zahmetine girmiyor ve onun yerine bu konuların hiç işlemeyeceğine dair ön yargılı bir beklenti içinde bu konuya yaklaşıyorlar –bilirsiniz, metodolojimizde bir yanlış olmalı, bu iki sistem arasında bir şekilde duyumsal bir etkileşime izin veren bir şey olmuş olmalı gibi. Bunun bir açıklama olmadığından emin olmaya çalışarak kendi kendimizi yıprattık. Ben, hem teşhis ve hem de gerçekten fiziksel yönlendirme maksadıyla medyomlara destek veren pek çok doktor biliyorum. Ve yaptıkları en net şeylerden bir tanesi şudur ki; bunun çok fazla insana ulaşmadığından emin oluyorlar, çünkü sağlık sektörü üzerinde sosyal bir kontrol vardır ve egemen ilaç kuruluşları insan bedeninin yönlendirilme ve kavramsallaştırılma şeklini kontrol altında tutmaktadırlar. Ve inanıyorum ki, ruhsal şifa çalışması insan bedeninin bu tür bir hakimiyet altına alınmasına karşı direk bir tehdit olmaktadır.
M: Bilimsel kabul konusuna bir kez daha dönmeme izin verin. Deneyimlerimden biliyorum ki ve sanırım siz de kabul edersiniz, parapsikoloji araştırmalarına dair en yıpratıcı –veya en yıpratıcı değil, en katı- eleştiriler diğer parapsikologlar tarafından yapılır. Parapsikoloji toplulukları –ve bu tip araştırmalar yapan belki de bir düzine laboratuar vardır- sizin bu çalışmalarınıza nasıl tepki gösterdiler?
S: Çalışmamız memnuniyetle kabul edildi. Bildirilerimizi birçok farklı teknik konferansta sunduk. İnsanların, metodolojimizi eleştirebilmeleri için dikkatle hazırlanmış laboratuar raporlarımızı yeterli sayıda yayınladığımıza inanıyorum. Artık bunun için, yalnızca sözümüze güvenmek yerine, laboratuar raporlarını inceleyebilirler, eğer isterlerse verilerimizi eleştirebilirler, bütün insanların edinmesi için bunlar mevcuttur. Bizim gerçekten görmek istediğimiz şeylerden bir tanesi, diğer laboratuarların bizim sonuçlarımızı tekrar etmesidir çünkü daha önce bahsettiğim gibi GSR (CCT) faaliyeti üzerinde çalışılmış on dört resmi deneyimiz var. Diğer bağımsız laboratuarların bunu devam ettirmesine gerçekten ihtiyaç duyuyoruz. Kavramsal olarak birkaç çeşit deneysel tekrar var, fakat tamamen aynı olan bir tekrar yok ve bilimde tekrarlara sahip olmak çok önemlidir.
M: Görebiliyorum ki Marilyn, bu alanda olmak seni, bir kimsenin bilimde üstlenmek isteyebileceği muhtemelen en zorlu, en teşvik edici bir meydan okumayla karşı karşıya bırakmış. Şifacılık alanında çalışmak, bir insan olarak kendi gelişim sürecinde seni nasıl etkiledi? Yalnızca bilimsel bir etkilenmenin ötesinde, bu sizi etkiledi mi?
S: Sanırım, geniş parapsikoloji alanı içinden şifa çalışması yapmayı seçmemdeki sebep, bu alanın parapsikolojinin en temiz bir şekilde uygulanabileceği bir alan olmasıdır. Dolayısıyla, bu bana araştırmayı yapmak için bir motivasyon daha vermiş oldu ve sonunda gerçek potansiyel bir başarı şansı olduğunu bildiğim için, düş kırıklıklarıyla başa çıkmayı biraz daha kolaylaştırdı. Kendi gelişim sürecimde, sanırım, bu yakalanması zor kelebeği laboratuar içinde esir alma girişimlerimizle yaşadığımız meydan okuma, her türdeki bilinmeyene göğüs germe uğraşısını yansıtıyor ve sanırım bir kimse bunu ancak yüksek seviyede bir disiplin ve itina ile yapabilir.
M: Şifa çalışmasında kendinizi bir denek olarak hiç kullandınız mı?
S: Evet, etkileyenler olarak kendimizle birçok çalışmak yaptık ve gerçekten kendimiz için yüksek oranda bir başarı elde ettik. Deneyciler olarak bizler, hepimiz, sokaktaki sıradan insandan daha yüksek performans gösterdik ve bu bir anlam ifade etmektedir. Bizler metodolojiye daha çok alışkınız ve çevresel faktörler içinde rahatız.
M: Ve sanıyorum araştırmacılar olarak sizin hedefiniz, hem sübjektif ve hem de objektif anlamda bir psi fenomeni anlayışı geliştirmek için en azından bu alanı genişletmek.
S: Kesinlikle. İnsan potansiyelinin bütün alanlarında, katılımcılarımızın şuur haritalarını çıkarmak bence en önemli şeylerden bir tanesidir ve kesinlikle şifa işleminde gördüğümüz şeylerden biri, bir bireyin hastalığı hakkındaki fikri ile şifacınınki uyuşabilir veya uyuşmayabilir ve bizim yapmamız gereken şeylerden biri, bu iki şeyin arasında bağlantı kurup bir araya getirmektir, çünkü psikosomatik alanda şifacı ve şifa alan arasında iyi bir iletişimin olması kesinlikle çok önemlidir.
M: Araştırmanızda ve kendi özel hayatınızda bu ince seviyeli konulara karşı giderek artan duyarlılığın şifa işlemini etkilediğini ifade ediyor gibisiniz Marilyn. Yalnızca psi bakış açısından değil fakat işaret ettiğiniz gibi şifanın psikosomatik yönleri, fiziksel yönleri ve immünolojik yönlerine göre.
S: Bilimin yaptığı işlerden biri, sizi bölerek inceleme yapmaya zorlamasıdır, dolayısıyla siz şifa işleminin mekanizmalarını düşündüğünüz zaman farklı ince elementleri ele alırsınız ve bunları nasıl ayırabileceğinizi düşünürsünüz, fakat...
M: Marilyn, zamanımızı aştık. Bağlantını kesmek zorundayım. Benimle birlikte olduğun için çok teşekkür ederim.
S: Önemli değil. Ben teşekkür ederim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
MARILYN SCHLITZ İLE BİYOLOJİK PSİKOKİNEZİ ÜZERİNE
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İnsan DNA’sı biyolojik bir İnternettir
» Psikokinezi ve Kuantum etkisi
» Ben üzerine söyleşi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Parapsikoloji Forumları :: PARAPSİKOLOJİ-
Buraya geçin: