1994 Şubat ayında, Georg Horak, Oberamergau üzerinde sıkışıp kalmış olan iki İngiliz havacısının yerini belirlemek için harita üzerinde radyesteziyi kullanmıştır. Haritanın üzerine, bir taraftan bir tarafa sallanmasına izin verdiği bir tel parçası sarkıtmış ve havacıların yaklaşık olarak 350 metre yükseklikte bulunabileceğini söylemiştir. Kurtarma servisindeki kurtarıcılar Horak’ın talimatını haber almışlar ve havacıların yerini hızlıca belirlemişlerdir. Dağ kurtarma servisi şefi Alwin Delago, “Onları radyestezinin yardımı olmasa, bu kadar çabuk bulamazdık” demiştir.
Harita üzerinde radyestezi; insanların, nesnelerin ve maddelerin, gerçek konumunun uzaktan belirlenmesi için, bir taş veya kristal içeren sarkacın harita üzerine sarkıtıldığı bir radyestezi türüdür. Genel olarak sarkacın yanlara doğru salınımı negatif, dairesel hareketi ise pozitif anlamına gelmektedir; buna rağmen, bu durum radyestezistten radyesteziste değişmektedir. Yapılan sayısız deneyler, başarılı bir şekilde, geniş çeşitlilikteki hedefleri belirlemiştir.
Elsie Oakensen, bu teknikleri kullanarak, deneyi hazırlayanların sakladığı bir kağıdın rengini “radyestezi testinde” tespit etmiştir. Uygun sorunun başarı için temel anahtar olduğunu belirtmiştir. Tek başarısızlığı, bir gazeteci kendisine saldırgan biçimde meydan okuduğunda meydana gelmişti. Herhalde stresli durumlar, radyestezistlerin dikkatini diğer insanlarınkinden daha çok dağıtmaktadır.
Son zamanlarda yapılan deneyler, bu tip radyestezide telepatinin rol oynadığını göstermektedir. Bir harita radyestezisti deneyi hazırlayanlardan birisinin günlüğünden herhangi bir gün belirleyerek, o kişinin o gün nerede olduğunu belirlemek için Kuzey İngiltere haritasını açtırdı. Söz konusu kişi John Spencer idi. John’un günlüğü odaya sokulmamıştı ama harita radyestezisti sanki günlüğü görüyordu. John, harita üzerinde herhangi bir yeri belli etmemek için masaya fazla yaklaşmaması gerektiğini de biliyordu. Bu yüzden haritaya bakmadı ve deney sırasında haritadan birkaç metre uzakta durdu.
John Spencer şöyle anlatıyor: “Bu deney kesin başarılıydı. Surrey/Badshot Lea ‘da olduğum bir günü belirledim. Radyestezist, haritanın her karesini yavaşça taradı ve kesin bölgede j durdu. İşinden başını bir kez olsun kaldırmadı ve benimle göz temasında bulunmadı ve hiçbir şekilde soru sormadı.
İkinci deney daha da büyüleyiciydi. İsveç’e uçtuğum bir günü seçtim. O sırada, gidiş yolumu gözümün önünde canlandırdığımın farkına vardım: Heathrow Havaalanı’na giden tünel, karakteristik Queen’s Binası, kontrol kulesi ve hareketli, cıvıl cıvıl terminaller. Radyestezist gene aynı şekilde başını harita üzerine eğerek işini yaptı ve kendinden emin bir biçimde Heathrow Havaalanı’nı seçti. Sonradan, deney kontrol grubuna İsveç’e giriş belgelerimi gösterdim,’ gözden kaçırdığım çok önemli bir şey vardı: İsveç’e Heathrow’dan değil, Gatwick Havaalanı’ndan uçmuştum. Deney, kazayla çift hataya yol açmıştı; ben Heathrow’dan havalandığıma inanmıştım ve radyestezistin vardığı sonuç da bu olmuştu.
Üçüncü deneyden de benzer bir sonuç çıkmıştır. Ghostwatching kitabını birlikte yazdığımız iş arkadaşım Tony Wells’le Greenwich’te bulunduğum bir günü seçtim. O sırada kendin kendime ‘T. Wells’ notumu okudum. Radyestezist bölgeyi yanlış belirledi; Tunbridge Welis”i seçti.’
World’s Grcatesi Unsolved Mysterics adlı
kitaptan alıntıları çeviren: BURAK ERKER