Bugüne kadar kehanetler hep eksik incelenmişlerdir. Çoğunlukla inanmayanlarca inkar edilmiş ve sistemli olarak alay konusu olmuştur. Halbuki iyi bir araştırmacı her türlü veriyi gözden geçirir. Söylenenlerin karakteristiği, genellikle tarihlerinin söylenip söylenmediği üzerinde durur ve düşünür. Kahinlere eskiden “gaipten haber veren müneccim” derlerdi. Kehanet doğal bir yetenektir. İster müneccimlik, ister remmallik (Remmal: Remil döken, fal açan) olsun, isterse el falı, kahve veya diğer fallar olsun geleceğin bilinmesinin ancak özel bir konsantrasyon ve gevşeme hali içinde gerçekleşebileceğini söylemeliyiz. Fal, tarihin her döneminde devlet adamlarının, idarecilerin, kumandanların hareketlerine etken olmuştur. Eski Mısır’da, Roma’da, Yunan’da ve Osmanlı döneminde kişileri yönlendirmiştir.
Eski Selection dergileri ABD’nin başkenti Washington’da Dikson adlı bir bakıcı kadına ait dikkate değer bilgiler vermektedir. Bu kadın falcıdır, geleceğe ait keşifleri olmaktadır. Kendisine müracaat edenlerden bu keşifleri için ücret almıyor.
Bayan Dikson bir çeyrek asır öncesinden Çinin komünist olacağını, uzaya birinci Sputnik’in yollanacağını ve nihayet Başkan Kennedy’nin öldürüleceğini haber vermiştir.
Bu gerçekleşen kehanetleri tüm dünyada şaşkınlık yaratmıştır. Önemli liderler ve devlet büyükleri, kendisiyle sürekli olarak konuşmaktaydılar.
Mesela Roosevelt soruyor:
-Rusya ile Amerika’nın uyuşması devam edecek mi?
-Hayır, fakat sonra Komünist Çin’e karşı birleşecekler.
-Hangi Komünist Çin? Tamamen geleneklerine bağlı olan Çin...
-Evet, komünist olacak.
Bayan Dikson’un kehanetinin hepsi gerçekleşmiştir.
Bayan Dikson, ikinci defa Beyaz Saray’a davet edilmiştir.
Roosevelt soruyor:
-Üstlendiğim vazifeyi tamamlamak için ne kadar zamanım kaldı?
-Parmaklarınızın ucuna dokunabilir miyim?
Başkan ellerini uzatıyor. Bayan Dikson parmaklarını dokunduruyor, fakat söylemek istemiyor, Roosevelt ısrar ediyor. Nihayet:
-Altı ay, hatta daha az...
Dediği gibi de oluyor.
Geleceğimizi, şimdiki düşünce ve Fiillerimizin mantıksal bir biçimde geliştiği fikrinden uzak tutmalıyız. Kahinler ve bazı falcılar büyük bir mozaik tablo içinden bir kesiti görür ve söylerler. Bize mantıksızmış gibi görünen olaylar olabilir. Kahinler diğer insanlardan daha geniş bir ruhsal görüş sahibidirler.
Vagna Dimitrova bu tip kişilere güzel bir örnektir. Yugoslavya ve Yunanistan sınırlarına yakın Petriç’de yaşayan, kehanetleri olan kör “görücü” bir kişiydi. Şu ifadeleri ilginçtir: “Gördüklerimi insanlara söylemekten korkmuyorum, ama genellikle karı-koca meselelerinden söz etmeyi sevmiyorum. Evli insanların geçmiş ve geleceği hakkında birçok şeyler görüyorum; onlara yardım etmek istiyorum, fakat bunun onlara hiç faydası olmuyor.”
Ayrıca geleceğin bilinmesi, kişilerde teşevvüşe sebep olabilir. İnsanlar başlarına gelecek olayları bilselerdi iradelerini kullanmaz ve şaşkına dönerlerdi.
Dünyanın her yerinde Vagna ile görüşmeye gelen kişiler vardı. Dr. Lozanov’un yaptığı
araştırma da kehanetlerin % 80 gerçekleştiğini göstermektedir.
Ruhsal tahminleri şaşırtıcı olarak gerçekleşen kişilerden biri de Clarisa Bernhard’dır. Hiç şaşmaksızın depremleri önceden bilmektedir. Söz konusu üç deprem şunlardır:
1. 26 Mayıs 1975’de (Pasifik saatiyle) gece yarısı 01. 11 ‘de Azor adalarını sallayan deprem. Bayan Bernhard bu depremin bir gün hata ile 25 Mayıs’ta olacağını bildirmişti.
2. 29 Kasım 1975’de Hawaii’yi sallayan deprem. Bu depremi medyom tam gününde tahmin etmiştir.
3. 25 Haziran 1 976’da Yeni Gine’deki depremin Richter ölçeğine göre 7 şiddetinde olacağını bile önceden bildirmiştir. Ve deprem 7,1 olarak ölçülmüştür.
Fal ve kehanetleri yalanlıyor ve dikkate almıyoruz. Ancak çoğu kez kendimizi, “saçma” ya da “olmaz böyle şey” dediğimiz olaylar içinde buluyoruz.