Parapsikoloji Forumları
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  
Sitemiz Daha İyi Hizmet Verebilmek İçin Yenileme Çalışmasındadır. Daha çok detay için,lütfen bu forumun yöneticisi ile iletişime geçin. İletişim adresi : shanimoglu@gmail.com
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
Facebook


En son konular
» ben gedimmmmm
BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ EmptyPerş. Mart 22, 2012 4:58 pm tarafından Admin

» Başvuru Köşesi
BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ EmptySalı Şub. 22, 2011 12:32 pm tarafından Odie

» Mayalar ???
BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ EmptySalı Kas. 23, 2010 12:39 am tarafından adem

» Din nedir
BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ EmptySalı Ağus. 31, 2010 2:02 am tarafından Admin

» Allah’ı sevmek
BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ EmptySalı Ağus. 31, 2010 2:01 am tarafından Admin

» BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ
BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:20 am tarafından Admin

» BİLİMİN FONKSİYONU VE MODERN ARAŞTIRMALAR
BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:20 am tarafından Admin

» BOŞLUKLAR GERÇEKTEN BOŞLUK MUDUR?
BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:19 am tarafından Admin

» DUYULARIMIZ VE BÜTÜNSELLİK
BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:19 am tarafından Admin

» ENERJİNİN DOĞASI
BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:18 am tarafından Admin

Anket
SABAH UYANDIĞINIZDA NASILSINIZ?
 SİNİRLİ VE HUYSUZ
 TEPKİSİZ
 UKALA
 ÇOK NEŞELİ
 DİĞER
Sonuçları Gör
Kimler hatta?
Toplam 2 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 2 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 77 kişi Salı Ekim 24, 2023 2:51 pm tarihinde online oldu.
Similar topics
Istatistikler
Toplam 127 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: ceyhuner

Kullanıcılarımız toplam 387 mesaj attılar bunda 318 konu

 

 BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Zodyak : Yay
çin astrolojisi : Köpek
Mesaj Sayısı : 358
Kayıt tarihi : 11/04/09
Yaş : 41
Nerden : Türkiye
Lakap : Garf

BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ Empty
MesajKonu: BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ   BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ EmptySalı Ağus. 31, 2010 12:20 am

Bu yazımızda, bilim ve ruhsal dünyanın, çoğu insanın düşündüğü gibi birbirinden çok da uzak şeyler olmadıklarını açıklamaya çalışacağız. Bu iki kavram evrensel yapıda buluşabilir ve birbirini dengeleyebilir. Bilim adamları belirli şartlar altında bazı şeylerin kanıtlanamadığı veya gösterilemediği şeylere karşı oldukları kadar ruhsal dünyaya da karşıdırlar. Onlar mantığın yönettiği bir dünyayı tercih ederler, ancak çok daha fazlasının olduğu ruhsal ve paranormal dünyalar kontrol edilebilen deneylerle sınırlı olamazlar.
Fakat Evrensel Anlayışı benimseyen bilim adamları görmektedirler ki, bu anlayış ilk bakışta bilimsel değilmiş gibi görünen ve bir laboratuarda defalarca yinelenmesi imkansız olan pek çok olaya mantıklı bir açıklama getirebilir. Bu durum insan algılayışının yerine geçebilecek bir aletin icat edilmesine kadar da devam edecektir. Ama Evrensel Anlayış genel bilimsel teorilerle yarışabilecek bir bakış açısıdır. Evrensel Anlayış hem Rölativite hem de Kuantum teorisiyle uyum içindedir. Işığın dalgalar aracılığıyla hareket ettiğini kabul eder. Newton kanunlarıyla ve bilimin diğer kanun ve kurallarıyla paralel bir yol izler. Ve bu nedenle Evrensel Anlayış bilimin kurallarına karşı gelmez.
Peki, acaba bu durum evrendeki ve ruhsal deneyimlerdeki açıklanamaz olaylar için geçerli olabilir mi? Fizikteki son gelişmeler ışığında yazılan kitaplarda mucizeler ve hayaletler gibi fenomenlere açıklama getiren fikirler, Evrensel Anlayışın bu çok spesifik olayları da desteklediğini açıklamaktadır. Evrensel Anlayışın ne kadar kapsamlı ve kucaklayıcı olduğunu, bu tür yayınlar aracılığı ile keşfetmiş olan kişilere artık bu noktada anlatılması gereken tek şey, bu bilginin nasıl yararlı bir şekilde kullanılacağı ve yaşadığımız dünyadaki gündelik farkındalılık halimizin nasıl bir parçası olacağıdır.
Astrolojik açıdan bakarsak biz yeni bir çağ olan Kova Çağı’nın başlangıcındayız. Bu durumun astrolojiye karşı olup olmamak ya da astrolojiye inanıp inanmamakla bir ilgisi yoktur. Eğer astrolojiye zaten inanıyorsanız, yeni bir yüzyılın getirdiği enerjileri düşünmüş olmanız normaldir. Eğer astrolojiye inanmıyorsanız, o zaman son 200 yılda gerçekleşen büyük değişimleri göz önüne alın. Teknolojide, politikada, ekonomide, sağlık bilincinde, uluslararası ortaklıklarda ve topluma karşı olan sorumluluklarımızdaki değişimleri düşünün. Bütün bunlar, hangi adı verirseniz verin yeni bir dünya iletişim düzeyinin ve insanlık şuurunun bir göstergesidir. (Balık Çağından Kova Çağına geçiş otokrasi ve oligarşiden ziyade toplumsal şuur ve sorumluluk isteyen sistemlere geçişle çok ilintilidir.)
Evrensel Anlayışı temel alarak bakarsak, bu çağ, başlıca galaktik enerjilerin, titreşimlerini değiştirdikleri ve dünyamızı daha farklı titreşim yapılarıyla besledikleri bir zamandır. Yakın çevremizi oluşturan fiziksel evren, dünyasal ve insanlarla ilgili daha bölgesel titreşimlerden bağımsız olan, kendisine has galaktik ve gezegensel titreşimlere sahiptir. Bu titreşimlerin temeli, galaksimizde on iki farklı enerji kaynağının bulunduğu yörüngeden, bizim “Zodyak” diye tanımladığımız titreşimlerden oluşur. Bu özel titreşimler yaklaşık olarak her 2000 yılda bir doruğa çıkarlar ve iniş çıkışlarla beraber bu zirve süreci 450 yıl kadar sürer. Astrolojik açıdan bakarsak, her 2000 yıllık dönem Büyük Ay (ya da Bir Çağ) olarak tanımlanır. 12 Büyük Ay, bir Büyük Yıl’ı oluşturur ki, bu da aşağı yukarı 25.000 dünya yılına karşılık gelir. Doruğa doğru tırmanan bu özel Çağ aşağı yukarı M.S. 1750’de başlamıştır ve aşağı yukarı M.S. 2200’e kadar devam edecektir. Bu nedenle 20. yüzyılın sonlarında tam doruk noktada olmuştur. Bu da her açıdan büyük değişimlerin ortasında olduğumuz anlamına gelir. Bu tür kozmik geçişlerin farkında olanlar için bu yoğun ve zaman alan bir dönemdir: İşlerin bitirilmesi gerektiği, önemli ruhsal gelişmelerin meydana geldiği, dünyanın daha hızlı bir gelişmeye açık olduğu bir dönemdir. Bu aynı zamanda dünyada yaşayanlar için en rahatsız edici dönemdir, çünkü büyük değişimler hayatın bütününde bir bozulmaya neden olur.
Kişisel ruhsal gelişimimizi incelemek ve yolumuz üzerinde ilerlerken bizi eğlendirecek yeni enerjiler var mı diye bakmak, her birimiz için önemli bir fırsattır. Hepimiz bu dönemlerde reenkarnasyondan nasibimizi alırız ve bu yaşamın, pek çok yaşam arasında bir avantaj olduğunu görürüz. Evrensel Anlayış hakkında yeterli bilgiye sahip olmak, bu avantajı çok iyi bir biçimde değerlendirmemize yardımcı olur. Bu noktada dinsel değil ruhsal gelişmeden bahsettiğimize dikkat edin, arada çok büyük bir fark vardır.
Bütün dinler dogmalar üzerine kurulmuşlardır. Bir dine inananlar eğer “kurtarılmak” istiyorlarsa, dinin gerektirdiği bütün kurallara ve düzenlemelere itaat etmek zorundadırlar. Dinsel öğretilerde o dinin kurucusunun izleri vardır, ancak bunlar din adamları tarafından kaçınılmaz olarak yok edilir. Politika, inananların kontrolünü eline almaya ihtiyaç duyan din adamlarının gereksinimlerine hizmet eder. Büyük dinler güçlerini çoğu zaman, ruhsal dünya yerine politika ve ekonomiden alması üzüntü verici bir durumdur. Kiliseler, camiler ve sinegogların bakıma, ısıtılmaya, tamir edilmeye; din adamlarının giydirilmeye ve doyurulmaya ihtiyacı vardır. Bu nedenle dinler çoğu zaman iş dünyasının ve devletin bir parçasıdır. Bu da din adamlarının yerel yönetim ve ticaretin yanında olmak zorunda oldukları anlamına gelir ki, bunun sonucunda da dinin laik ve kutsal kalması zorlaşır.
Öte yandan, ruhsal dünyada bireyin ve Kozmos’un arasına hiçbir şey giremez. Aracılar, kiliseler ya da kutsal yapılar gerekli değildir, dogmalar zorlayıcı olamaz. Bu nedenle de laiklik, iletişim sürecinde bir engel oluşturmaz. Ruhsal dünyada önemli olan şey güvendir ama din genellikle güvenlik ihtiyacının bir parçasıdır. Bu nedenle dinlerin değişen ölçülerde ruhsal dünyaya ihtiyacı olmasına karşın, ruhsal dünya dinler olmaksızın da var olabilir. Ruhsal yolculuğumuzda suçlanacak, merhamet istenecek, anne veya baba figürü olarak görülecek, bizim güvenliğimizi sağlayacak kimseler yoktur. Bu tamamıyla yalnız olarak yapılması gereken bireysel bir yolculuktur. Sonuç olarak en mantıklı olanı da budur. Bu sonuca varmak için yüzlerce yaşam gerekse bile varılacak sonuç diğer bütün yolculukların geçici olduğudur.
Şimdi size bir mesel anlatmak istiyorum. Bir zamanlar annesi tarafından terk edilen bir kaplan yavrusu varmış. Bu kaplan yavrusu bir gün kendisini yoldan geçen bir keçi sürüsünün ortasında bulmuş. Çocuğunu yeni kaybetmiş bir keçi, kaplan yavrusunu evlat edinmiş ve böylece kaplan yavrusu keçiler arasında kendisini de bir keçi sanarak büyümüş. Bir keçi gibi sesler çıkarıp, ağaç kabukları yiyip, ne zaman bir yırtıcı hayvan görse kaçarak hayatını sürdürmüş. Keçi-benzeri varlığıyla mutlu ya da en azından, her zaman tedbirli ve sürekli korku içinde yaşayan bir hayvanın olabileceği kadar mutluymuş. Derken bir gün, çok hızlı kaçamadığı bir sırada yaşlı bir kaplan tarafından yakalanmış. Çimlerin üzerinde titreyerek bir lokmada yutuluvermeyi beklerken yaşlı kaplan ona şaşkın gözlerle bakarak sormuş: “Bütün bu keçilerin arasında ne yapıyorsun?” Küçük kaplan, gözleri sımsıkı kapalı, daha da çok titremiş ve korku dolu keçi sesleri çıkarmış. O zaman yaşlı kaplan, “Bu saçma sesleri çıkartmayı bırak ve kendine gel,” diye hırlamış. “Yapamam,” diye kekeleyen küçük kaplan, “Ben bir keçiyim ve sen de beni yiyeceksin, çok korkuyorum,” demiş. “Demek sen bir keçisin,” diye mırıldanmış yaşlı kaplan ve onu dişleriyle nazikçe kaldırdıktan sonra bir gölün kenarına bırakmış. Yaşlı kaplan “Şimdi ne görüyorsun?” diye sormuş. Küçük kaplan sımsıkı kapalı gözlerle orada öylece titreyerek durmaya devam etmiş. Yaşlı kaplan ona “Gözlerini aç ve BAK!” diye öyle bir bağırmış ki küçük kaplan korkudan gözlerini açmış. Bir de ne görsün, genç ve yakışıklı bir kaplan suya bakıyor. “Görüyor musun?” demiş yaşlı kaplan nazik bir sesle. “Sen kesinlikle bir keçi değil, bir kaplansın. Bir daha kendini keçi zannetme. Git ve bundan böyle bir kaplan gibi davran.” Öykünün sonunda, bizim küçük kaplan yeni elde ettiği özgürlüğünün tadını çıkartarak bir kaplan gibi hırlamaya başlamış.
Çoğumuz kendimizi “keçi” sanarak ve “kaplanlığımızı” bilmeyerek hayatımızın büyük bir bölümünü harcarız. Dünyanın “tehlikeli” bir yer olduğunu zannetmeye ve her şeyden korkmaya alışırız. Sürünün çevresinde olduğumuz zamanlarda aslında suya bakıp bizim gerçekte bir kaplan olduğumuzu keşfetmemize neden olacak pek çok fırsatı kaçırırız. Kaç yaşında, hangi cinsiyetten, hangi meslekten, hangi “günahlar”dan suçlu, hangi eksik yönlerimizin varlığını hissediyor olursak olalım, dış görünüşün altında keşfedilmeyi ve bilgilendirilmeyi bekleyen güzel bir kaplan durur. Aslında hepimiz kendimiz ve evren hakkında bilinmesi gerekenleri biliriz ve bütün öğrendiğimiz, içimizde zaten var olan bu bilgiyi algılama sürecidir. Bunu, farkında olma süreci olarak da tanımlayabiliriz.
Ama yine de korkusunu yenerek gözlerini açmak ve görmek kaplan yavrusuna kalmıştır. Aynı şekilde biz de, sürüden gönüllü olarak ayrılmak ve kendimizi algılama sürecinde “öldürülme” riskini göze almak zorundayız. “Öldürülme” sözcüğü özellikle kullanılmıştır: Biz sayısız kereler ölmüş ve öldürülmüşüzdür ve artık biliyoruz ki bu süreç tekrarlanacaktır. Ama içimizden bir ses bu hayatımızın farklı olacağını kulağımıza fısıldamaktadır. Bu defa biz sonsuza dek yaşayacağız. Ruh, maddesel olmadığından yeni bir yaşamın özünü oluşturmak için var olmaya devam eder. İleriki yaşamlarımızda içimizden gelen bu ses, neden burada olduğumuzu unuttuğumuz zaman ya da yalnızca bir keçi olduğumuzu düşündüğümüz zaman bize gerçekleri hatırlatacaktır.
Zaten, kendimizi kandırmak için hiçbir bahanemiz kalmamıştır artık. Bu, sizin artık yaşam tarzınızı tümüyle değiştirip, bir “Yeni Çağ” topluluğuna katılmanız, sürekli gezen bir keşişe dönüşmeniz ya da hayatınızda herhangi şaşırtıcı bir değişim yapmanız anlamına gelmez elbette. Bunun anlamı artık sizin olayları yeni bir şuurla görecek olmanızdır. Her şeyin birbirine nasıl bağlı olduğunu göreceksiniz. Evrenin tek bir noktasındaki bir değişikliğin çok farklı yerlerdeki değişimlere neden olduğunu göreceksiniz. Her şeydeki tanrısallığı göreceksiniz. Her şeyden ya da herkesten hoşlanmak zorunda değilsiniz. Ama sizin onların, onların da sizin bir parçanız olduğunun farkında olmak zorundasınız. Bu nedenle kendinizi onlara daha yakın hissedecek ve onları seveceksiniz. Bu fiziksel bir sevgi değil, ruhsal bir sevgidir ki bu ikisi çok farklı şeylerdir. Fiziksel sevginin temelini güvenlik ve sahip olma ihtiyacı oluşturur. Ruhsal dünyada benlik yoktur. Fiziksel sevgi gibi gelip geçici değildir, kalıcıdır. Bu ruhsal açıdan belirli bir olgunluğa ulaşmış insanların herkesi kucaklaması anlamına gelmez elbette. Ama herkes ve her şey bu kişileri ilgilendirir. Bu fiziksel bir değişimden çok davranışlardaki bir değişimdir.
Ruhla doğrudan iletişim kurmanın birkaç yolu daha vardır. Bunlar yüzlerce sene önce kullanılmıştır ve halen de kullanılmaktadır. Bunlara daha önce birçok yazar, düşünür değinmiştir ama bu noktada bu bilgileri tekrarlamak yerinde olacaktır. Bunların hepsinin temelinde mantığı en aza indirgemek ve böylelikle ruhsal iletişimin daha kolaylıkla kurulmasını sağlamak yatar. Bunlardan birincisi meditasyon, ikincisi dua ve üçüncüsü de uyumlanmadır.
Meditasyon tekniklerini anlatan pek çok kitap vardır. Bazıları birini, bazıları bir başka kitabı kendine uygun bulur. Bu yüzden yapılacak en iyi şey, az sayıda kitap arasından bir seçim yapmaktır. Aynı şey, şaşırtıcı olsa da dua için de geçerlidir. Bazıları Tanrı’yla tek başına iletişim kurarken, bazıları başkalarıyla beraber dua etmeyi tercih eder. Bir daha anımsamak yerinde olacaktır ki herkes için doğru olan tek bir yol olamaz. Eğer siz dua aracılığıyla ruhla iletişim kuruyorsanız, birkaç metot deneyin ve size en kolay gelen metotta karar verin. Başkalarının size öğrettiği metot size en uygun olan metot olmayabilir.
Üçüncü metot, yani uyumlanma, her şekilde uygulanabilen bir yöntemdir. Günümüzde pek çok topluluk tarafından kullanılan bu metot, tek başına da uygulanabilir. Uyumlanmanın amacı herhangi bir işi üzerine almadan önce kişinin kendisini evren enerjileri ile bir hizaya getirmesidir. Amaç, kişinin etrafıyla uyum içinde olması ve böylece işlerin sakin ve etkili bir şekilde yapılmasıdır. Böylece iş yalnızca daha iyi bir şekilde sonuçlanmakla kalmaz, aynı zamanda kişinin bedensel olarak sağlıklı kalmasını sağlayarak stres temelli hastalıklardan uzaklaşmasına da yardımcı olur. Bu aynı zamanda farkında olma halini geliştirmeyi kolaylaştıran daha emin bir yoldur. Ayrıca uyumlanma her yerde uygulanabilecek bir yöntemdir.
Bireysel Uyumlanma Süreci herhangi bir işe başlarken birkaç dakika sessiz olmayı gerektirir. Bu sessizlik anında hem işle ilgili bağlantıları, hem de melekler, elemental unsurlar ve diğer bütün görünmeyen ama size yardım etmeye hazır varlıkları düşünebilirsiniz. Bu güçlere özellikle kalbiniz, alnınız ve solar pleksus’unuz (mide şakrası) aracılığıyla bağlandığınızı göreceksiniz. Aynı zamanda dünya ve rehber varlıklarınızdan gelen enerjileri hissedeceksiniz. Bu varlıkları arkadaşlarınız olarak düşünün. Daha sonra işe huzurlu bir ortamda başlayın. Uyumlanma sürecinin tamamı on–on beş saniyeden fazla sürmez, ama bu süre yeterlidir.
Uyumlanma gruplar için de geçerlidir. Ama bu durumda kişilerin sağ elinin bir başkasının sol eliyle buluştuğu dairesel bir şekilde durmaları gerekir. (Bunun tersi de mümkündür, önemli olan dairedeki herkesin aynı şekilde ellerini birleştirmesidir.) Ayakta veya oturur vaziyette olabilir, nasıl olduğu önemli değildir. Dairenin tam bir daire olması gerekmez, önemli olan sürekli bir bağlantıdır. Kalp, alın ve solar pleksus’tan gelen enerjiler, grubu birbirine bağlayan dairesel bir ışık olarak hayal edilebilir. Bazen gruptan bir kişinin birkaç söz etmesi iyi olabilir ama bu zorunlu değildir. Kısa bir sessizlik anından sonra, bir kişi uyumlanmanın bittiğini her iki elini de “sıkarak” belli eder ve bu el sıkma daireye yayılır. Grupla yapılan bu uyumlanma birlikte bulaşık yıkamaktan tutun da, önemli bir toplantı yapmaya kadar her iş için yararlıdır. Bu şekilde etrafa huzur veren enerjiler yayılır ve böylece yapılacak iş daha eğlenceli ve verimli olur.
Kendini geliştirmek ve anlamak için en önemli şey farkında olma halidir. Meditasyon, dua ya da uyumlanmanın gündelik bir iş olmasına izin verirseniz, bunun “hissedilmeyen” otomatik bir ayine dönüşmesine neden olursunuz. Bu, içine düşülmesi çok kolay olan bir tuzaktır. Din adamlarının dua ederken aslında tümüyle başka şeyleri düşündüğünü anlamak için, dua ederlerken onları dikkatlice izlemek yeterlidir. Hizmetlerinin temeli olan farkında olma hali tamamen yok olmuştur. Bu, meditasyon ve uyumlanma için de geçerlidir. Ayin, bizim başka bir şuur haline hızlı ve kolayca geçmemiz için yararlı bir araç olabilir, ancak ayinin gerçekten yararlı olup olmadığının farkında olmak çok önemlidir. Ayinin amacı bizi, elimizdeki işe yoğunlaşabilmemiz için gerekli olan daha fazla enerjiye bizi ulaştıracak olan doğru titreşimlere taşımaktır. Bu nedenle bu titreşimler çok sayıda dışa doğru enerji içermelidir. Bıkkın din adamlarının uyurgezer bir halde verdikleri vaazlar ve tam anlamıyla yoğunlaşmamış topluluklar, doğrudan enerji tüketen döngülere dönüşür, kendilerine ve dünyaya bir yarar sağlamazlar. Aynı şey derin düşünme anlarını hayattan bir süre uzaklaşmak için bahane olarak gören yorgun ve bıkkın uyumlanma liderleri ya da meditasyoncular için de geçerlidir.
Artık kullanılamaz halde olsalar da eski ve çok sevdiği ayakkabılarını çöpe atamayıp saklaması gibi, insanoğlu zamana sıkı sıkıya sarılmaya eğilimlidir. Bu yine bilinmeyene karşı duyulan bir korkudur. Zaten bütün problemlerimizin özünde korku vardır. Herkes korku içindedir: Bu, hayvansı bir içgüdüdür. Sebep-Sonuç yasasının nihai adaletine ve Kozmik enerjilerin işleyiş biçimine dair bilgiler, korkuyu yenmemize ve risk almaya başlamamıza yardım edecektir. Oralarda bir yerlerde, bizi tehdit eden bir tepenin ardında, biz potansiyel kaplanların gerçek suretlerini görecekleri bir göl olabilir.



“Clap One Hand for the Big Bang” adlı kitaptan çeviren: Duygu İnelman
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
BİLİM İLE UYUMLU EVRENSEL ANLAYIŞ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» RUHSAL BİLİM

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Parapsikoloji Forumları :: PARAPSİKOLOJİ-
Buraya geçin: