1. Bilgiler birbirini izler. Rastlantılara dikkat edin,
Bu rastlantılar bize yaptığımız her şeyin altında daha başka ruhsal bir şeylerin
yattığını duyumsatır. Rastlantıları ciddiye aldığımız zaman birinci bilgi oluşur.
2. İkinci bilgi, gerçeklerin farkındalığı üzerine kurulmuştur.
Neden yaşıyorsun? bunu cevaplamalıyız, dünya sadece ruhsal ve mistik anlamda çalışır.
Maddesel olarak olanaklarla hayatta kalabileceğimize inandığımızdan, bunu sağlamak için,
yerimizi sağlamlaştırıp, güvenliğimizi korumaya çalışırız ve tüm dikkatimizi evrenin kontrolüne
odaklarız. Ruhsal uyanış ve açıklığımız sayesinde gerçeklerin farkına varmaya başlarız.
3. Bu bilgi, yaşama yepyeni bir bakış açısı getirmektedir.
Fizik; evreni, TEK ve SAF bir ENERJİ olarak tanımlamakta ve bu
enerjinin her nasılsa düşüncelerimize yanıt verdiğini söylemektedir.
4. Dördüncü bilgiye göre yaşamda enerji kısıntısı ancak daha yüksek
bir kaynakla bağlantı kurduğumuz zaman tedavi edilebilir.
Biz ona karşı açılabilirsek, EVREN bütün gereksinimlerimizi sağlayabilir.
Enerjiyi önce besinlerden alırız. Yiyeceklerden aldığımız enerjiyi tümüyle özümseyebilmek
için, önce yediklerimizi beğenmeliyiz.Lezzet bu işin anahtarıdır. Yemekten önce
ve sonraki duanın sebebi de budur. Farkındalığı sağlar. Sadece yiyecek
bulduğumuza şükretmek için dua etmeyiz, vücudun besinlerdeki enerjiyi iyice özümsemesi için de
dua ederiz. Yemek yemeyi bir deneyim haline dönüştürmek gerekir.
Çevremizdeki her şey enerjidir. Ne var ki; hepsinin türü değişiktir. İşte bu
yüzden bazı yerler enerjiyi diğer yerlerden daha fazla artırır. Bu kişinin şeklinin uyumuna
bağlıdır. Önce enerji alanlarını görmeye başlarsın, bunun için;
* Dikkatinizi çevreye yöneltin.
* Enerji ile dolmaya başlayınca, çevrenizdekilerin nasıl göründüklerine bakın.
* Bunu, gördüğünüz her varlığı göz önüne getirerek yapın.
* Eşsiz güzellikleri özümseyin.
* Bitkilerin ışımaya başladığını düşünün.
* Ne kadar uzakta olursa olsun, her şeyin yakınınızda olduğunu hissedin,
dokunun, bağlantı kurun.
* Nefes alın ve enerjiyi içinize çekin. Bu noktada hissettiğiniz SEVGİ dir.
bunun için kendinizi zorlamaya gerek yok, o kendiliğinden ortaya çıkar.
Sevginin içinize girmesine izin verin
* Nesnelerin (sadece nesnelerin değil aynı zamanda bunu insanlar içinde
yapabilirsin)güzelliklerini, eşsizliklerini takdir edince enerji alırız, hislerimiz sevgi düzeyine
yükselince, gönüllü olarak enerjiyi geri veririz.
Bu mistik bir deneyimdir ve bunu kısacık bir AN da yakalayabiliriz. Bu herkes
ten ileriye sıçrayabilmek ve geleceğe göz atabilme durumudur.
Bu durum ne yazık ki uzun süre korunamaz.
Bilinci normal düzeyde olan bir insanla konuşmaya çabalayınca ya da halâ çatışmaların sürdüğü bir dünyada yaşamaya çalışınca, bu ileri durumdan sıyrılır ve tekrar kendi eski düzeyimize döneriz.Bundan kurtulabilmek için gördüklerimizi, hissettiklerimizi yeniden yeniden tekrar etmeliyiz. Böylece her seferinde biraz daha sonsuz bilince doğru ilerlemeye başlarız.
5. Bu bilgi, insanların diğerlerini kontrol altına alıp, düşüncelerine
hükmederek, enerjilerini çalmak eğilimi gösterdiklerini açıklar
Enerjimizin kesildiğini ve ondan yoksun kaldığımızı hissettiğimiz zaman,
hepimiz aynı şeyi yaparız. İnsanları ve durumları kontrol ederek, enerjinin
kendimize doğru akışını sağlamak için, dramalar yaratırız.
Dramalar söyle sıralanır; acındırma, korkutucu, sorgulayıcı ve mesafeli.
Mesafeli dramada, esrarengiz ve gizemli bir görünüm kazanır, kendi kendimize
ihtiyatlı davrandığımızı söyler, ama aslında bu dramanın içine başkasını çekip,
bize ilgi göstermesini ümit ederiz. Ardından birisini bu dramanın içine çekince,
açık davranmaz ve gerçek duygularımızı anlamaları için karşımızdakileri zorlarız.
Sorgulayıcı dramadan enerji kazanan bütün insanların amacı ise,sorularıyla
eşeleyip, diğerlerinin yaşantılarındaki yanlışları ortaya çıkarıp eleştirmektir.
Eğer istedikleri kişiyi bu dramanın içine çekebilirlerse, hazırladıkları strateji
başarıya ulaşır. Diğerleri ise birden bire sorgucunun karşısında kendilerini
suçlu hissederler ve sorgucunun dikkatini çekecek hatalar yapmamak için,
sorgucunun yaptıkları ve düşündükleri ile ilgilenmeye başlarlar. Sorgucu bu
fiziksel saygi sayesinde gereksinim duydugu enerjiyi sağlar.
Şayet biri sizi sözle yada fizik gücüyle tehdit edecek olursa,başınıza kötü bir
iş geleceği korkusuna kapılır, ona zorla ilgi gösterip, enerjinizi verirsiniz.
Sizi korkutan kişi tarafından, saldırgan türden dramanın içine çekilirsiniz.
Bu dramanın adı korkutucu dramadır. Diğer yandan eğer birisi başına gelen
bütün kötülüklerden sizi sorumlu tutar ve ona yardım etmediğiniz takdirde bu kötülüklerin
başına gelmeye devam edeceğini söylerse, o zaman bu insan,
acındırma draması ile enerjinizi çekiyor demektir. Burada dikkat edilmesi
gereken konu dramaların karşı dramaları yarattığıdır. Örneğin mesafeli insan
lar sorgucu insanları yaratıyorlar aynı şekilde sorgucu da insanları mesafeli
yapıyor. Korkutucu da acındırma durumunu yaratıyor.6. Geçmişi berraklaştırmak, bireysel yollarla çocukluğumuzda öğrendik
lerimizi kontrol etmekle başlar.
Dramaların farkında olunmalıdır. Bunlardan bir kez kurtulunduğunda, kendimizi
daha yüksek seviyedeki evrimsel kimlikde buluruz. İnsanlar kendi tarihsel
durumları içine doğarlar ve hayatta destekleyecek bir nesne bulurlar. Başka
bir amacın peşinde koşan diğer bir insanla birlikteliği oluştururlar. Bu beraber
likten çocuklar doğar ve rastlantıların önderliğinde, bu iki durumu birleştirip
daha yüksek sentezlere varırlar. Burada önemli olan, enerji ile her doluşta,
hayatı daha ileriye götürecek bir rastlantı meydana gelir ve bu düzeydeki
enerji içselleştirilir. Böylece daha yüksek titreşimlerde varlık sürdürülür. İn
sanlar evrimlerine böyle devam ederler..
NOT: Sık sık durup, gerekli enerjimizi tekrar toplamayı unutmamak gerek.
Her zaman enerji dolu olup, sevgi konumunda kalmalıyız. Bir kez sevgi
konumunu elde ettik mi, hiç bir şey ve hiçbir kimse bizdeki enerjiyi çekip alamaz.
Aslında, bizden taşan enerjinin yarattığı akıntı aynı oranda enerjiyi bizim içimize
çeker. Enerjimiz asla tükenmez.Ancak enerjinin tükenmemesi için, hep onun
işlevlerinin bilincinde olmalıyız Bu özellikle insanlarla karşılıklı etkileşim içindey
ken çok önemlidir.
7. Yedinci bilgi de, nesnelerin dikkatimizi çekişinden, belirli düşüncelerin,
bize rehberlik etme maksadıyla aklımıza gelişinden sözedilir.
Yedinci bilgi, düşlerden söz eder, düşlerle kendi hayat öykümüzü kıyaslama
mızı söyler. Yani, bizim gerçekleştirdiklerimizden daha çok, düşüncelerimiz
olduğunu söyler. Bunları fark etmemiz için iyi bir gözlemci olmamız gerek
mektedir. Aklımıza bir düşünce geldiği zaman NEDEN diye sormalıyız.
Şimdi neden bu düşünce özellikle aklıma takıldı? Yaşam sorunumla bunun
ne ilgisi var?
Gözlemci durumuna geçince her şeyi kontrol etme gereksinimin
den de kurtuluruz ve bu bizi evrimin akışının içine sokar. Bu noktada olumsuz düşünceler aklımıza
gelince ne olur sorusu sorulabilir.Kötü bir şey olacağından korkmak, sevdiğimiz birisinin acı çekmesi ya da çok istediğimiz bir şeyi elde edememek gibi sorunlar aklımıza takılırsa ne olur?
Yedinci bilgi, korku imajlarıbelirir belirmez engellenmelidir, ardından da aklımıza
iyi düşünceler getirmeliyiz der.
Kısa süre sonra, olumsuz görüntüler hemen hemen hiç belirmezler.
Seziler hep olumlu konularda olmalıdır, eğer olumlu imajlardan sonra olumsuz
imajlar belirirse, bunları kesinlikle ciddiye almak gereklidir. Buna göre örneğin,
aklımıza kamyon kazası geçireceğimiz gelmişse ve biri bizi kamyonla bir yere götürmeyi
teklif ederse reddetmeliyiz.
8. Sekizinci bilgi diğerleriyle kurulacak ilişkilerde enerjiyi kullanmanın
yolunu gösteriyor.
Enerjiyi nasıl yansıtacağımızı ve başkalarına bağımlılıktan kaçınmak gerektiğini
söylüyor.Özellikle çocuklarla kurulan ilişkilerde, onların hatalarını sürekli
düzeltmenin, onların enerjilerini tüketmek olduğu belirtiliyor.
Çünkü bu durum onlarda kontrol dramaları yaratıyor. Sekizinci bilgi bize,
gelişmeye başladığımız ilk andan itibaren, otomatik olarak karşı cins enerjisi
almaya başladığımızı hatırlatır. Bu doğal olarak evrenin enerjisinden gelir.
Ancak burada dikkatli olmamız gerekir, çünkü bir başkası gelip, bu enerjiyi
doğrudan bize vermeye kalkınca, biz hemen gerçek kaynakla bağımızı kesiveririz
ve sonra gerileme başlar.
Bu noktada AŞK tan söz etmeliyiz. Ask olduğunda, iki kişi bilinçsiz olarak
enerjilerini birbirlerine verirler ve mutluluk, nese inanılmaz derecede artar,
titreşimler yükselir.
Ne yazık ki, insanlar kısa sürede birbirlerinden gelen bu enerjiye bağlanırlar ve
evrenden sağladıkları enerjiyi keserler, oysa iki kişinin birbirine verecek yeterli
enerjisi yoktur.Bir süre sonra birbirlerine enerji vermeye son verip, diğerinin enerji
sini elde etmeye çalışırlar ve çocukluk dramalarının içine düşerler. Sonuçta ilişki
giderek yozlaşır ve güç mücadelesine dönüşür. Aslında bu durumdan tam olarak kurtulmayı öğreninceye kadar alfabedeki C harfi gibiyizdir. Karşı cinsten kolay etkileniriz, onun yarım kalmış dairesi gelip bizimkiyle birleşir.Birbirimize enerji akıtmaya başlarız, gerçekte ise kendi dışında diğer yarısını arayan bir başka insanla birleşmiş oluruz.
Karşıt cinsten birine bağımlı olmamızın nedeni, karşıt cinsin enerjisini elde
etmek istememizdir. Halbuki, içimizdeki kaynaktan aldığımız mistik enerjinin
hem erkek hem de dişi yönü vardır.Zamanla onun dışarı vurmasını sağlarız
ama evrime ilk başladığımız sıralar çok temkinli davranırız. Bütünleşme işlevi
zaman alır. Eğer olgunlaşmadan eril yada dişil enerjimiz için, insan kaynağı ile
bağlantı kurarsak, evrensel kaynağın akışını durdururuz.
Önce daireyi kendimiz bütünlemeliyiz.
Evren ile bağlantımızı sağlamlaştırmalıyız .
Bu zaman alır ancak bunu sağladıktan sonra yüksek ilişkiler kurabiliriz.
Böylece bütünleşmiş bir insanla romantik ilişki kurduğumuzda süper-insanı
yaratırız. Ama bu bizim bireysel gelişimimiz engellemez. Bu deneyime ilk
başlarken, karşılıklı bağımlılık ilişkisinin ilk günlerinde duyulan iyilik ve keyfin
tadını, tek başımıza olduğumuz zaman çıkarmalıyız. Bundan sonra gelişmeye
başlar ve kendimize uygun romantik ilikşileri çekeriz Gerçek enerji yansıtmasında
bağımlılık ve bağımlı olma eğilimi yoktur. Çünkü insanların ikisi de gelecek
mesajları beklemektedirler. Eğer konuştuğumuz, mesaj alıp verdiğimiz kişilerin dramalarına yanıt vermezsek, onların dramaları bozulur, böylece bizde mesajı görebilme şansını yakalarız.
Bunu yapabilmek içinde karşıdakinin oynadığı dramayı tanımlamamız gerekir.
Bütün dramalar enerjiyi ele geçirmek için stratejiler uygularlar, dramayı
tanımlayıp söylediğimiz anda bu oyun bozulur.
Unutmamamız gereken hayatta yolumuza çıkan herkesin bize bir
mesajının olduğudur.Yoksa başka yola saparlar ya da bizden önce ya da
bizden sonra o yoldan geçmeyi tercih ederler. Özellikle sorunumuz olduğunda,
yanıtları bize verecek insanlarla karşılaşırız. Tesadüfi rastlantılar yoktur.
Ama bu rastlantılara nasıl yanıt verdiğimizi, bize iletilen mesajları algılayabilme
derecemiz belirler.Yolumuza çıkan biriyle o an yaptığımız sohbet o anki
sorularımıza yanıt vermeyebilir ama bu yaptığımız sohbetin bir mesaj taşımadığı
anlamına gelmez.
9. Dokuzuncu bilgi der ki; enerji düzeyimiz arttıkça vücudumuzdaki
atomların titreşimlerinin düzeyi de artar.
Kısaca ruhumuzu arındırıp hafifleriz.
*Kaynak: 9 KEHANET (James Redfield, 2006, Altın Kitaplar)